Ortalık “yaratıcılık”, “inovasyon”, “girişimcilik” sözlerinden
geçilmiyor. Her sabah kalktığımızda yaşam çevrelerimizde o kadar
çok “onlardan” görüyoruz ki… Eskisiyle kıyaslanmayacak bir hızda
tamamlanan inşaatlar, yollar; reklam panolarında sürekli bizi
kendisine çağıran albenisi yüksek ürünler, televizyonu, akıllı
telefonumuzu, tabletimizi her açtığımızda önümüze zıplayıveren
kışkırtıcı yenilikler… Bu yenilikler, başta dijital medya olmak
üzere hep teknolojiye dair… Teknolojiye yön veren şirketler ve
mühendis aklı, bizi mütemadiyen kendilerine daha çok meftun
ediyorlar. Kesinlikle hayatlarımızı belirleme, bize yön verme
konusunda çok başarılılar ama insanların birbiriyle, tabiatla,
âlemle ilişkilerine duyarlık, nezaket, zarafet ve merhamet
katabiliyorlar mı? Emin değilim. “Yaratıcılık”, “inovasyon”,
“girişimcilik”, bu kelimelerin hepsi hayal gücüyle ilgili…
Teknolojik aklın hayal gücü, gönül telimizin gergefinde ince işler
çıkarma konusunda bence başarısız ve oraya bir müdahale, bir onarma
ameliyesi gerekiyor. Hayal gücündeki yırtığı nasıl onaracaksak
artık…
Dijital teknolojilerin özellikle iki alanda yepyeni fırsatlar
getirdiği çok açık. Onlar sayesinde kişi, kendi ürünlerini başlatma
ve biçimlendirme şansına sahip. Bir akıllı cihazı olan herkes,
hayal gücü ürünlerini, sanat ve bilimsel eserlerini hem
oluşturabilir hem yayınlayıp yayabilir. İkincisi, modern eğitim
insan aklının sadece dilbilimsel ve mantıksal-matematiksel
yanlarını öne çıkarırken yeni teknolojiler, geniş bir zihinsel
araçlar yelpazesiyle geleceğin mimarlarına, müzisyenlerine,
tasarımcılarına aplikasyonları kullanarak ifade imkânları sağlıyor.
Şarkı sözü ve şiir yazmanın hatta beste yapmanın, hemen her şeyin
mümkün olduğu aplikasyonlar var. Peki, gidiş nereye doğru? İleride
dünyanın direksiyonuna oturacak gençlerimizin hayal güçleri nasıl
inşa oluyor?