Çocuklarımız artık teknomedyatik dünyanın içine doğuyorlar ve bu
dünya ile ilişkileri bizlerden çok farklı. Bunu hepimiz görüyor,
tedirgin oluyoruz, kimimiz gençlik elden gidiyor diye bağırırken
kimimiz de yasakçı tedbirler alsın diye devleti yardıma
çağırıyoruz. Akıllı telefonlarını, tabletlerini ellerinden
bırakmayan, “app kuşağı” olan gençlerimizin halini kara kara
düşünüyoruz. “Kara kara düşünmek” deyimindeki düşünmek öylesine
söylenmiş, aslında bu sözle çaresizliğimizi, ne yapacağımızı
bilemez halde oluşumuzu anlatmaya çalışıyoruz. Oysa yapmamız
gereken kara kara düşünmek değil, sahiden düşünmek… Düzgün sorular
sorarak, gerçek bir durum tespiti yapmak…
Mesela sormalıyız, gençlerimizin ellerindeki aygıtlardaki
uygulamalar (aplikasyonlar) önceden düşünemeyeceğimiz bir hızlılık
ve çeşitlenme imkânı sunuyorlar, peki onlar sayesinde kimlik
oluşumu da kolaylaşmış mıdır? Bundan da önemlisi kişisel tatmin ve
toplumsal onayı aynı anda sağlayan sağlıklı bir kimlik midir ortaya
çıkan? Kimlik oluşumunun artık eskisinden daha bilinçli olduğunu
kabul etsek bile bu bilinci belirleyen, gençlerimizin kendileri
değil aplikasyon sunucuları değil midir? Bu yeni teknolojiler,
gençlerimizin kendilerini ifade etmelerini kolaylaştırıyor mu yoksa
kimliğini bu teknolojilere fazlaca bağlamak, kimlik duygusunun
yoksullaşmasına mı yol açıyor? Bu tür sorularla biz pek
ilgilenmiyoruz ama “App Kuşağı” kitabının yazarları Howard Gardner
ve Katie Davies ilgilenmişler, titiz bir çalışmayla cevaplar
aramışlar. Onların bu çalışmayı ABD'de yaptığını unutmadan neler
söylediklerine bakalım ve bizim gençlerimizi durumlarını bu sayede
düşünelim.
İlk dikkat çeken husus, “app kuşağı”nın kimlik devşirmede
kullanacakları bilgilerin paketlenmiş ve ambalajlanmış olarak
önlerine geldiği. Böyle olunca kişisel çatışma ve mücadeleleri
sakince düşünme, üzerine tefekkür etmekten ziyade hazıra konma ve
ileride olması gereken, olgunlaşma için adımlar atılmasını
sağlayacak riskleri almaktan kaçınma tavrı ortaya çıkıyor.
“Teknolojiden beklenen, ayrıntılı düşünmek için bize daha geniş
zaman yaratmasıydı, oysa görünüşe bakılırsa yaptığı etki bunun tam
tersi.” Gençler, kendileri ve hayatları üzerine sakin ve uzun bir
şekilde düşünmüyorlar; “ben kimim?” sorusundan ziyade “ben ne
üreteceğim?” sorusuyla meşguller. Hep “yeni bir iş”, “yeni bir
ilişki” gibi kariyer odaklı ve pragmatik arayışlar içindeler. Yaşam
planlarını “app”lar sayesinde eskisine göre çok önceden
belirliyorlar, “app”ları birleştirip yaşamları için kolay bir yol
haritası belirlemiş gibi görünüyorlar. Ama hayatın içinde sınanmış,
alternatif kimlik arayışlarına girmiyorlar. Gençlerimiz,
kendilerini pratik hayatın içinde tanımıyorlar, kendileri hakkında
neredeyse hiçbir şey bilmiyorlar. Hem alternatiflere gözlerini
kapamaları hem de bu erken belirlenmiş yol haritası
gerçekleşmediğinde oluşabilecek hayal kırıklıklarına hazırlık
yapmamaları büyük sorun…