Son çeyrek yüzyılın en belirgin ve belirleyici görünümü enformasyon teknolojilerindeki gelişmeler… “Teknolojik ilerleme”, “devrim” gibi tanımlar artık neredeyse sadece bu alana has olarak kullanılıyor. 4,5 G'den sonra ileride birçok başka G'ler geleceğinden, son sürümüne henüz ulaştığımız teknolojinin zaman geçtikçe yeni sürümlerinin ortaya çıkacağından adımız gibi eminiz. Enformasyon teknolojilerindeki mühendislerin, süreci yöneten firmaların ellerine bırakmış durumdayız geleceğimizi. Bırakın bizi, akademiye, siyasete bile fikrini soran danışan yok. Enformasyon teknolojilerindeki her yeni adım, medyadan sunuluyor, bize sadece gidip satın almak, hava atmak ve dedikodusunu yapmak düşüyor. Boşuna “teknomedyatik dünya” demiyoruz.
Mühendislerin biçimlendirip yön verdiği bu dünyada olup bitenlere akıl sır erdirmek bir yana izleyemiyor bile beşeri bilimlerde, psikolojide çalışanlar… Herkes gibi onlar da öylece bakıyor, mühendislerin çekip çevirdiği dünyada tutunmaya çalışıyorlar. “Post-modern”, “post-yapısalcı” gibi adlar altında üretilemeye çalışılan bilgi, çoktan kesinlikten, güvenilirlikten vazgeçti. Muğlâklık, belirlenemezlik, “o da olur bu da” türü şeyler, anlaşılmazlığın esas alındığı bilgi yığını “bilim” diye sunuluyor. Alan Sokol ve Jean Bircmont'un “Son Moda Saçmalar: Postmodern Aydınların Bilimi İstismar Etmesi” gibi feci şekilde dalga geçen kitaplar yazılmasına rağmen kendilerine bir türlü çekidüzen vermiyorlar, daha doğrusu veremiyorlar.