Pek kıymetli Alev Alatlı Hanımın zihnimize yerleştirdiği
“Dünyanın iyiliği için Türkiye” ifadesi, bana “İyilik et denize at”
sözümüzü, oradan da “Her iyiliğin her iki cihanda karşılığı vardır”
fikrini çağrıştırdı. Bakmayın çağrıştırdı dediğime aklımızın bir
bölümü zaten buna benzer temalarda olduğunu müdavim okuyucularımız
bilirler. İyilik ve kötülük nedir? İyiliğin ve kötülüğün, tarihteki
ve insanın psikolojisindeki kaynakları nelerdir? Kötülüğün
hayatımızdan tamamen çıkarılması, yok edilmesi mümkün müdür?...
Yaşlandıkça, “emri bil maruf nehyi anil münker” (iyiliği emredip
kötülükten sakındırmak) Kur'ani hükmünü, hayatımızın somut
şartlarında olabildiğince iyilik yapmak şeklinde de algılamaya
başladım. Dahası, yaşantılarımdan edindiğim bilgi ve tecrübe,
yapılan iyiliğin, ahret hayatımızı biçimlendirmekle kalmayıp bu
dünyada da mutlaka karşılığını bulacağına tamamen inanmamı temin
etmişti. Ekonomiden dış politikaya siyasetimizi ve kendi hayat
felsefemizi esasen “iyilik” üzerine oturtmamız gerektiğine inancım,
giderek pekişti.
Ama söz iyilikten açıldığından sorular bitmez ki, hele bizim
alanımız olan psikolojik bilimlerde… Yapılan iyiliğin karşıdaki
insanda uyandırdığı hissiyat olan minnet, herkeste aynı şekilde mi
ortaya çıkıyor? Kimi insanlar, varoluşlarının debelendiği haset
anaforunda minnet duymakta, kadir kıymet bilmekte zorluk
çekmiyorlar mı? İyiliğin sahiden bir gücü varsa bunu, insanın
doğumundan itibaren gelişimi içinde, psikoloji teorilerinin
ışığında nasıl delillendirmek gerekir?
Okuyucumuz, psikolojik sağlık için başlıca iki ölçüt ileri
sürdüğümüzü de hatırlayacaktır. İkincisinden başlayalım. Görünüşte
aklı başında olan, belirgin bir ruhsal rahatsızlığa duçar olmuş
izlenimi vermeyen bir kimsenin psikolojik bakımdan durumunu
kestirmeden test etmek istiyorsanız, onun, çocuklara ve gençlere
karşı hislerine ve duygu ve düşüncelerine bakmalısınız. Psikolojik
bakımdan sağlıklı