Cumhurbaşkanlığı sistemi teklifi, referandum sürecinde
ilerliyor. Kararı bizim “evet” ya da “hayır”larımız belirleyecek.
Yeni sistemde, şimdiki “hükümet”in yetki ve sorumluluklarını,
halkın seçtiği cumhurbaşkanı ve onun atayacağı cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlar deruhte edecek. Bazıları bu durumu
çarpıtarak “tek adamlık” gibi sunsalar da gerçek hiç de öyle değil.
Ama neresinden bakarsak bakalım şimdikiyle karşılaştırılmayacak
kadar etkin bir liderlik söz konusu olacak. Bu vesileyle biz de
psikolojiden bildiklerimizle liderlik konusunda tartışmaya
katılmaya çalışıyoruz. Ele almamızın elzem olacağı kavramlardan
birisi de karizma…
Kavram, akademiye 20. Yüzyıl'ın başında Alman sosyolog Max Weber
tarafından kazandırılmış ama daha sonradan yüklenen birçok
bilimdışı nitelikle anlamı sislendirilmiş ve karartılmış.
Şimdilerde daha ziyade popüler alanda kullanılıyor. Karizma sözünü
epey seviyoruz gündelik yaşamda. O kadar ki birileri sırf bize
“karizmatik” desin diye olmadık şeyleri yapmaya bile cesaret
edebiliriz.
Weber, liberal bir dünya görüşüne sahip olmakla birlikte karizmaya
önemli bir işlev yüklüyordu. Ona göre her toplumda otorite,
kendisini meşrulaştırmak için geleneksel, yasal-akılcı ve
karizmatik olmak üzere üç kaynağa başvuruyordu. Bunlardan
yasal-akılcı yetki, seçimle kazanılır ve rasyonel esaslara dayanır.
Bu yetki türünde, emirler, yetkiyi elinde bulunduranlar dahil
herkesi bağlayıcı niteliktedir. Geleneksel yetki (meşruiyet) ise,
kişisel ve doğuştan kazanılan statüye dayanır. Geleneksel yetkiye
boyun eğenler, bu yetkiye sahip kişinin emirlerine, geleneklere
uygun olduğu sürece riayet ederler.
Weber'e göre karizmatik yetki de kişisel bir yetki tipi ama elde
ediliş biçimi açısından geleneksel yetkiden çok farklı. Karizmatik
yetki, lidere yönelik kişisel bir atıf… İzleyicileri, karizmatik
liderin insanüstü özellikler taşıdığına ya da en azından istisnai
güçlere sahip olduğuna inanırlar. Bu güçlerin, izleyicilerin
(topluluğun) yararına olacak biçimde, lider tarafından sık sık
sergilenmesi gerekir. Liderle izleyiciler arasında yoğun duygusal
bağlar bulunur. Weber,