İnsan, zamanın çocuğu... İçine doğduğumuz zaman diliminde kelimeler hangi manada kullanılıyorsa, öncesine, kökenine bakmaksızın biz de o anlam ağı içinde nefes alıp veriyoruz. Ama bu durum, kelimelerin bir ortaya çıkış anları ve kök anlamları olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
İngilizce’de bir şeyden dolayı endişelenmek, tasalanmak anlamında kullanılan “worrying” fiili, Eski İngilizce’de boğarak öldürmek anlamına gelen “wyrgan” fiilinden türemiş, esasen köpeklerin yakaladıkları avlarına yaptıkları muameleyi anlatan bir avlanma terimi. “Worrying” 19. Yüzyıl’a kadar, insanın bir başka insana ya da nesneye yaptığı bir şey iken bu tarihten itibaren insanın kendi kendisine yaptığı bir fiil haline gelmiş. Dilimize de aynı biçimde girmiş olan anksiyete (anxiety) kelimesi ise etimolojik olarak “dar geçit içinde sıkışmaktan doğan acı” manası taşıyor ve gündelik dilde “belirsiz bir olay hakkında zihnen rahatsız veya huzursuz olmak” anlamına geliyor. Oldukça farklı bir anlam serüveni olmasına rağmen modern psikolojik bilimler için uzun zamandır, kaynağı belli olsun ya da olmasın endişeli durumlara “anxiety” deniyor. Yani modern psikolojik bilimler, “anxious”u ve “worrying”i birleştirerek, onları tarih içinde yeni bir anlam kaymasına da uğratmış oluyor. Biz de onlardan kopya ederek anlam kaymasını buraya taşıyoruz. Artık kaygı, endişe dendiğinde batı dillerinin çoğunda kullanılan ve tüm dünya dillerine doğru yaygınlaşan “anksiyete” kavramına çok yakın manalarda kullanıyoruz. Bunu not ederek söyleyeceklerimizi sürdürelim.
Aslında kaygılı düşünce, tasalanma diyebileceğimiz “worrying” ile kaygılı yaşantı manasına gelen “anxiety” benzer ama aynı şey değiller. Bu ikisini titiz araştırmacılar şöyle ayırıyor: Ta...