Donald Trump’ın nasıl olup da ABD Başkanı seçildiğine ve seçimlerin ardından tırmanan tahammülsüzlük artışına ilişkin tartışma, nihayet sorulması gereken soruların sorulduğu bir boyuta gelebildi. The Guardian’da 14.07.2018 tarihinde, Barnard College siyaset bilim profesörü Sheri Berman tarafından kaleme alınan analizin (https://www.theguardian.com/commentisfree/2018/jul/14/identity-politics-right-left-trump-racism) başlığındaki böyle bir soru mesela: “Neden kimlik politikaları soldan çok sağın İşine Yarıyor?”…
Elbette Berman’ın sandığı gibi ABD’li Demokratları solcu, Cumhuriyetçileri ise sağcı saymıyoruz. Sağcılık-solculuk, hayli eskimiş ve işe yaramaz kavramlar. Yine aynı şekilde bazı pek kolaycıların yaptıkları gibi Türkiye ve ABD’deki liderler ve siyasi oluşumlar arasında kendimizce benzerlikler kurup sudan ucuz analizlere girişmeyi de doğru bulmuyoruz. Türkiye ve ABD, bambaşka monadlardır, her birinin kendi özgün dinamikleriyle ele alınıp incelenmesi gerekir. İlle bir benzerlik aranacaksa olguların bilimsel değerlendirmelerinde aranmalıdır. Mesela Berman’ın yazısında dikkat kesilmemiz gereken yer, kimlik politikalarının seçmen davranışını nasıl etkilediği hususudur. Buradan kalkarak ülkemiz ve siyaset dünyamız açısından bazı sonuçlara varabiliriz. Türkiye ve ABD, asla karıştırılmamaları gereken biriciklerdir ama insan her yerde insandır. Söz konusu yazıya birlikte bakalım.
Yazar, Trump’ın seçim zaferinin Amerikan ırkçılığının bir sonucu olduğuna ilişkin değerlendirmelere katılmadığını, daha doğrusu araştırmaların, yalnızca bu konuya atıfta bulunmasının anılan seçimi anlamayı zorlaştıracağını belirtiyor. Zira psikologlara göre kişisel kanı ve inançlar, doğrudan davranışa dönüşmüyor ama te...