Ramazan boyunca ölüm üzerine düşünüp yazmaya çalıştık. Bayrama
ulaştık çok şükür. Son gün olsa da şu güzelim bayram gününe bir
mutluluk yazısı iyi gitmez mi?
Mucize arayanlara, olağanüstü şeyler peşinde koşanlara hep hayretle
bakmışımdır. Nasıl bir körleşmedir, bakıp da görememektir
onlarınki! Tabiatı görmezler mi, insanın dil ve düşünme yeteneğine,
hayatın kendisine, bizatihi kendilerine, şahsi varlıklarına
bakmazlar mı? Muhteşem bir ahenkle akıp giden devir daim,
namütenahi süren bir oluş ve bozuluş, önümüze serili duran, bizim
iradi tercihimize bırakılmış birçok yaşantı ihtimali, şaşırtıcı bir
imkân zenginliği...
Duygularımız, iç dünyamızdaki renk cümbüşü... Bizi yaşadığımız
olayların seyrine uygun bir haleti ruhiyeye boyayıp duruyorlar. Bir
kapı yüzümüze kapanırken bir başkası sonuna kadar açılıveriyor.
Buna rağmen ne herc ü merc, ne kargaşa! İstisnai kişilikler ve
yaşantılar var elbette ama çoğumuzun psikolojisi, tıpkı sağlıklı
bir kalbin elektrosu gibi hep belli bir düzen içinde. Büyük acılar
ve sevinçler, arada bir iniş çıkış yapıyorlar.