Bu, aynı başlığı taşıyan ikinci yazım. İlkini 21 Mayıs 2015'te yazmış, Menderes'in idamına niye sessiz kalındığını açıklamaya, bu “alçak girişim günümüzde yapılsa, yani bir darbe ile Erdoğan iktidardan indirilmeye ve katledilmeye çalışılsa sonuç ne olur?” sorusunu cevaplamaya çalışmıştım.
“Halkı küçümseyen, onu 'cehalete batmış, kolay kandırılan, korkak ve çıkarcı' (!) diye niteleyenlere göre, Demokrat Parti'ye verilen desteğin aslında içi boştur. Kitleler, kendilerini kim kandırırsa, küçük çıkarları için onun peşi sıra giderler, karşılarında silahlı bir güç gördüklerinde de hemen korkar, geri çekilirler. Bu millet düşmanı görüşlerini, sahici bir tezmiş gibi sallayarak küçücük-bunaltılı zihinlerine yelpaze yapanlar, Rahmetli Menderes'in ölümünden önceki son sözleri üzerine biraz olsun düşünselerdi, hakikati fark ederlerdi: 'Hayata veda etmek üzere olduğum şu anda, devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim.'
Milletimizin tarihsel ve toplumsal psikolojisi üzerine kafa yoran birisi olarak, 27 Mayıs darbecilerinin zalimliklerine ve cinayetlerine şiddetle tepki vermemesi üzerine yaptığım değerlendirme, yalnızca kolektif psikolojimiz üzerine gözlemlerime dayanmıyor. 'Büyük Değişim Partisi'ni kurarak siyasi mücadeleye adım attığı yıllarda Rahmetli Aydın Menderes ile olan yakınlığımız, ev ve aile ortamlarında birlikte teneffüs ettiğimiz hava da tespitlerime kaynaklık ediyor.