Bugün büyük gün, seçim var. Bugün millet konuşacak, iradesini söze vuracak ve geri kalan herkes, özellikle siyaset sınıfı susacak, sonuca rıza gösterecek. Ülkemize fitneden fesattan, hileden hurdadan, şaibe ve tuzaktan ırak, huzurlu bir seçim diliyorum. Bu yazıyı oyunu kullanmadan okuyanlara, haddim olmayarak, kırgınlıklarını, kızgınlıklarını değil milletimizin istikbalini, ülkemizin bağımsızlığını düşünerek sandığa gitmelerini öneriyorum. Milletimizin iradesinin hiçe sayıldığı, ülkemizin bağımsız olmadığı bir dünyada bizim tercihimizin bir öneminin kalmayacağını akıllarından çıkarmamalarını… Birazdan insanın seçim yapan varlık olduğundan bahisle yazımı devam ettireceğim ama ülke yönetimine etkide bulunacak tarzdaki seçimler elbette gündelik hayata ilişkin diğer seçimlerimizden çok daha mühim. O nedenle kendimizi aşmamız, sorumlu, titiz, dikkatli; tüyü bitmemiş yetimin hakkını gözeterek oy vermemiz şart…
Varlıklar âleminde aklı ve iradesi olan tek varlık olma ayrıcalığına sahibiz, varoluşumuzu bilinçli olarak şekillendirebiliyoruz. İnsanı eşrefi mahlûkat kılan hususiyet esasen bu, akılla ve iradeyle yolumuzu çizme keyfiyeti. Meşhur külli irade, cüzi irade tartışmasını bu bağlamda anlıyorum, kader inancımı bu çerçevede idrak ediyorum. Kaderi, “büyük kader” ve kendi başımıza gelenler (haydi ona “alın yazısı” diyelim) anlamında ikiye ayırarak ele almak gerektiği kanaatindeyim.
Büyük kader, bizim içinde zerre olarak yer aldığımız, akışında seçimlerimizin zerre miskal etkisinin olmadığı dünya hayatı; söz sahibi olduğumuz alan sadece kendimizle ilgili olanı, alnımızdaki yazıyı sanki kendi ellerlimizle yazıyoruz. İnsanın tercih hürriyetini, yaptığı seçimleri buna göre ele almak gerekiyor. Hürüz hür...