Türkiye, çok önemli bir halkoylaması yaptı. Toplumumuz,
demokrasinin, hür iradesiyle kullandığı oyun kıymetini bildiğini,
vakarla sandığa koşarak bir kez daha gösterdi. “Evet” diyerek büyük
değişimi onayladı ve altına imzasını attı.
Her seçimi, esasen kendi içinde değerlendirmek gerekiyor. Seçim
tarihimiz bunu bize defalarca gösterdi. Ama böyle yapmak yerine,
önceki seçim sonuçlarından yola çıkarak değerlendirmeler yapıyoruz.
Bu yaptığımızın doğru olmadığının en açık göstergesi, demokrasi
tarihimizde muhafazakâr oyların serencamı… Muhafazakâr seçmenin en
karakteristik özelliği, değişken siyasi tercihidir. Meraklısı
bakabilir:
(http://docplayer.biz.tr/14145513-Bir-hayat-insani-olarak-turk-muhafazakari-ve-kaygan-siyasal-tercihi.html).
Bizde tercihleri neredeyse hiç değişmeyen kesim, sanılanın aksine,
her zaman muhafazakâr ana gövdenin dışında kalanlar… Onların her
seçimde oylarının gideceği yer, neredeyse belli. Muhafazakâr seçmen
ise milletin vicdanı; neyin toplumun hayrına olacağına bakarak
tercihini yapmak, onun varlık nedeni, vazgeçemeyeceği
mükellefiyeti…
Yaşadığımız bir genel seçim değil halkoylamasıydı. Muhafazakâr
seçmenin tercihinin beğendiği partiden farklılaşma ihtimali daha
yüksekti. Kaldı ki, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yaşadığı
travmayı ve kazandığı zaferi henüz tam manasıyla sindirip
değerlendiremeden karşısına büyük bir sistem değişikliği içeren 18
madde konması, onu hayli sıkıntıya sokmuştu. Böylesine büyük bir
sistem değişikliğinin lüzumuna inansa da zamanlamasına ikna olmakta
müşkül çekti. Siyasi şartlar ile toplumun hazırlığı arasında bir
boşluk ortaya çıktı. Kalan kısa zamanda