Erol Göka Yeni Şafak Gazetesi

Mutsuzluk çocuklukta başlar

Mutsuz insanların en belirgin özellikleri kendilerini olumsuz algılamaları… Olup bitenlere, haksızlıklara karşı öfkelenmek, tepki vermek yerine enteresan biçimde olumsuz olaylarda hep kendilerine bir pay çıkarmaya...

09 Eylül 2018 | 2.621 okunma

Mutsuz insanların en belirgin özellikleri kendilerini olumsuz algılamaları… Olup bitenlere, haksızlıklara karşı öfkelenmek, tepki vermek yerine enteresan biçimde olumsuz olaylarda hep kendilerine bir pay çıkarmaya çalışmaları, kendilerini suçlamaları... Sanki bütün kabahat onundur, biraz daha dikkat etse bütün bunlar başına gelmeyecekti kalıp fikriyle hareket ederler. Onlar hep hatalı, eksik ve yetersiz, diğerleri mükemmel ve fevkaladedir.

Yaşanan dünyayı ve geleceği hep karamsar bir pencereden görmelerinin nedeni de kendilerinden oldum olası hoşnutsuzlukları. Onların bu özellikleri, araştırmacıları “içe-yöneltilmiş saldırganlık” kavramını üretmeye, çocukluklarında yaşanılan olumsuzlukların kendileri yüzünden olduğunu hissettikleri ya da böyle hissettirildikleri için bu hale düştüklerini düşünmeye sevk etti, ki bence de haklılar. Mutsuzların dertlerinin kökeni ta çocuklarına kadar uzanıyor gibi görünüyor. Çocuklukta yaşanılan travmalar, kayıplar, üzüntüler karşısında her nasılsa kendilerini sorumlu görüp buna neden olan kişiyi idealleştirme yolunu seçmiş olmaları, durumlarını oldukça iyi açıklıyor. Sadece mutsuzların hallerini değil niye ülkemizde bu kadar çok “mutsuz” insan var sorusuna da cevap veriyor bu bakış. Çocuk yetiştirme pratiklerimizde, çocuklarımıza olayları açıklayarak anlatmak yerine olaylardaki payını vurgulayarak onları suçlayan tavrımız üzerine çok düşünmemiz gerektiğini de ortaya koyuyor. Açıkça çocukları suçlamak gerekmiyor zaten, bu küçük insan yavruları eğer yaşanan olaylar kendilerine açıklanmazsa hemen suçu üstlerine alıyorlar. Mesela çocuklarına hiçbir açıklama yapmadan boşanan eşler, bilsinler ki, çocukları çoğu zaman onların boşanmalarından kendilerini sorumlu tutuyor.

Mutsuzların özelliklerini anlatmaya devam edelim. Onları biraz yakından tanıyan herkes hemen fark eder ki, mutsuzların aslında kendine güven sorunları vardır. Bir taraftan başkalarının sevgisine ihtiyaç duyarken diğer taraftan sevilmeyi hak etmediklerini, sevilmeye değer bir insan olmadıklarını düşünürler. Somut başarılar kazandıkları hallerde bile akılları hep eksik kalanlarda, yapmaları gereken şeyleri yapamadıklarındadır. Hatalar karşısında da “Napalım oldu bir kere, bundan sonra dikkat ederim” diyemezler, geçmişteki hataları unutup bir kenara bırakamazlar.

Sürekli eleştirel bir tavırla olayları, insanları yargılayıp durmalarına bakmayın asıl acımasızlıkları kendilerinedir. Geçmişle ilgili konuşmalarında da sürekli geçmişte yaptıkları hatalardan, bu hataların telafi edilemeyecek sonuçlara mal olduğundan, artık geri dönülemeyecek bir yola girdiklerinden bahseder dururlar.

Mutsuzlar, hayatlarındaki olumlu şeylere karşı adeta körleşmişlerdir. Kendi ellerindeki imkânların farkında değillerdir, kendilerinden çok daha kötü durumdakilerin varlığı, onların kendi hallerine şükretmelerini sağlamaz. Durumları hakkında kendilerine soru sorulduğunda söze sıklıkla “Mutlu olmam için sebep yok” diye başlayıp hayatlarındaki olumsuzlukları sayıp dökerler. Bu bilişsel çarpıtma düzeneği, onların zihninde çok fazla çalışır. Sizin güzel bir gelişme olarak düşündüğünüz ve sevindiğiniz bir olayda onlar, kendileri için olumsuz olan bir taraf bulurlar ve sizin sevincinize de gölge düşürürler.

Mutsuzların bu kötümserlikleri ve umutsuzlukları etraflarındaki insanlar için bazen çekilmez olabilir; kendi mutsuzluklarını etrafa da bulaştırırlar. Sürekli suratlarının asık olması, kederli görünüşleri onların yanındayken sizin mutlu biçimde davranmanızı engeller. Birdenbire kendinizi de bir kederin içine çekilmiş hissedersiniz. Ona destek olmak için siz de onun gibi mutsuz olursunuz. Bir süre sonra da bu mutsuz ortamdan sıkılırsınız ve oradan uzaklaşmanın yolunu ararsınız.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Merhametten maraz doğmaz! 12 Eylül 2019 | 231 Okunma “Benden nefret et ama bana acıma!” 08 Eylül 2019 | 196 Okunma Merhamet esastır çünkü... 05 Eylül 2019 | 170 Okunma Merhameti kavramak zordur 01 Eylül 2019 | 148 Okunma Adalet, merhametten koparsa 29 Ağustos 2019 | 148 Okunma