Erol Göka Yeni Şafak Gazetesi

'Ne umabilirim?'

Umudu mevsimlerden bahar ile kasveti, umutsuzluğu ise kış ile anlatmaya çalışıyor sanat erbabı. “Kış, örterek yeryüzünü unutkan karla,/ Azcık yaşamı kuru yumrularla besleyerek/ Bizleri sıcacık...

17 Aralık 2017 | 156 okunma

Umudu mevsimlerden bahar ile kasveti, umutsuzluğu ise kış ile anlatmaya çalışıyor sanat erbabı. “Kış, örterek yeryüzünü unutkan karla,/

Azcık yaşamı kuru yumrularla besleyerek/

Bizleri sıcacık tuttu.” diyen T. S. Eliot’un, “En zalim aydır Nisan” demesi boşa uyandırdığı umutlar nedeniyle olsa gerek. Sanatla umudu bir arada düşünmek güzel; üstelik şiir dizeleriyle hem umuda yol açmak hem umutsuzluğu anlatmaya koyulmak epey zevkli ve kolay ama bizim biraz daha sağlam basmaya ihtiyacımız var.

“Ne umabilirim?”, “Ne bilebilirim?” ve “Ne yapmalıyım?” ile birlikte büyük filozof Immanuel Kant’ın ünlü üç sorusundan birisi. Kant, teorik ve pratik akılın, bilgi ve ahlakın insani varoluşu ifade etmek için yeterli olmayacağını görmüş, eksik kalan kısmı ifade edebilmek için 'umut'a başvurmuş. Ona göre umut, insanın sonlu ve sınırlı dünyayı aşma çabası. Umut ile yaratılmış varlık olma ve Yaratıcı arasında kopmaz bir ilişki var. İnsan, "en yüksek iyi'yi gerçekleştirmeyi umut eder, olanca gücü ve sorumluluk bilinciyle erdemli olmaya çalışır zira bu dünya hayatının bitiminde bir karşılığı olacağı umudu ve inancı içindedir. İnsanın varoluşu gereği umut, asla akıldan ve çabadan ayrı düşmez.

Umut, aralarındaki çok yakın ilişki nedeniyle çoğu zaman inanç ile yan yana, iç içe ve hatta özdeş olarak kullanılır. Öyle ki umudu, inanca eşlik eden bir ruh hali olarak tanımlar Erich Fromm. Kişi, neyi hakkıyla umabileceğini inancı sayesinde idrak edebilir. İnanç ne kadar akılcı bir zemine dayanıyorsa umut o kadar artar. “Umut, bir bakıma geleceğe ilişkin inanç ya da inancın gelecek zaman kipidir” diyen Eagleton, buna rağmen bu ikisini birbirinden titizlikle ayırır. Bizce de haklıdır; umut ve inanç, birbirleriyle çok yakından bağlantılı olsalar da aynı değiller.

Gündelik dilde bir konudan bahsederken, “umuyorum” dediğimizde, çoğu zaman, “biliyorum” ve “inanıyorum”dan daha zayıf kesinlikte bir beklentimiz olduğunu dile getirmeye çalışırız. Bir şeyin gerçekleşeceğine ne kadar inanırsak, gerçekleşmesine o kadar şaşırmayız. Ama bir şeyin gerçekleşmesini umsak bile, vuku bulması halinde bizi hayli şaşırtabilir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Merhametten maraz doğmaz! 12 Eylül 2019 | 231 Okunma “Benden nefret et ama bana acıma!” 08 Eylül 2019 | 196 Okunma Merhamet esastır çünkü... 05 Eylül 2019 | 170 Okunma Merhameti kavramak zordur 01 Eylül 2019 | 148 Okunma Adalet, merhametten koparsa 29 Ağustos 2019 | 148 Okunma