Erol Göka Yeni Şafak Gazetesi

“Ölüyoruz demek ki…”

Filozof olmaya lüzum yok, ölüm hakkında söz söylemek için. Ölümün, bir gün biz işimizi bitirmeden geleceğini, görevimizi henüz tamamlamamışken acımasızca bizi yarıda keseceğini...

02 Temmuz 2015 | 219 okunma

Filozof olmaya lüzum yok, ölüm hakkında söz söylemek için. Ölümün, bir gün biz işimizi bitirmeden geleceğini, görevimizi henüz tamamlamamışken acımasızca bizi yarıda keseceğini adımız gibi biliyoruz. “Zaman”, ne dışımızda akıp giden bir şeydir ne de içimizde, an be an ilerleyen bir şey. Ne o, ne ötekidir; hem onu hem ötekini içerir. Ölüme, bu açıdan bakıldığında bir gün başımıza gelecek bir “olgu” değil, geride kalan hayatımız; geçip giden zaman diyebiliriz.

Aslında her an ölüme doğru yürüdüğümüzü, Montaigne'nin “Yaşamınızın sürekli işi ölümü inşa etmek. Yaşamdayken ölümdesiniz, yaşıyorken ölmektesiniz” sözünü bilim de doğruluyor. Hücresel düzeyde her daim ölüp duruyoruz. Ölümün bu her an olmakta olan halini Türkçe'nin yapısı çok güzel ifade ediyor. “Ölüm” ile “olum” arasında üç noktalık incecik bir fark var yalnızca. Her “olan” aynı zamanda, zamanın içinde kaybolup gidendir; “ölen”dir. İşte bu yüzden “Olmuşla ölmüşe çare yoktur” denilir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Merhametten maraz doğmaz! 12 Eylül 2019 | 231 Okunma “Benden nefret et ama bana acıma!” 08 Eylül 2019 | 196 Okunma Merhamet esastır çünkü... 05 Eylül 2019 | 170 Okunma Merhameti kavramak zordur 01 Eylül 2019 | 148 Okunma Adalet, merhametten koparsa 29 Ağustos 2019 | 148 Okunma