Başbakan Ahmet Davutoğlu, seçim beyannamesiyle birlikte, “Yeni Türkiye Sözleşmesi”ni açıkladı. Yüz maddelik bu metinden muradı, yeni bir anayasaya da temel olabilecek bir tartışma zemini oluşturmak, siyasi aktörleri ve toplumu ortak bir mutabakata hazırlayabilmekti. Maalesef böyle teklif ve önerilere göre şekillenen bir siyasi geleneğimiz olmadığından bugüne kadar bu metin, hak ettiği ilgiden mahrum kaldı. Hep şikâyetçi olunan siyasi hayatımızdaki gerilimlerin yumuşatılması, bir diyalog ortamının inşa edilmesi için bir imkân daha heder edildi. Hangi konuda konuşurlarsa konuşsunlar, dönüp dolaştırıp sözü mutlaka “kutuplaşma” ve “iktidarın toplumu gerdiği” noktasına getirmeyi becerenler, siyasi muhataplarına kulak vermeyerek, tüm olup bitenden büyük ölçüde sorumlu olduklarını bir kez daha ispatladılar. Bir kez daha diyoruz, çünkü dün de farklı bir durum yoktu. Mesela tam bir fiyaskoyla sonuçlanan “TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu” çalışmaları sırasında da aynı tavrı göstermişlerdi. Birlikte sivil bir anayasa yapma görevinden hep firar etmeleri yetmiyormuş gibi, hiç değilse, aylar süren çabaların sonucunda ortaya çıkarılabilen mutabakat maddelerinin Meclis'ten geçirilmesi teklifine de sıcak bakmadılar.