Toplumun kahir ekseriyetini canından bezdiren fanatizm, bazılarının düşünce ve davranış sisteminin ana çerçevesini oluşturuyor. Bu hastalıklı ruh hali, kişinin önyargılarıyla arasına asla mesafe koyamamasından ve onları daha da keskinleştirerek sokağa savaş mızraklarıyla çıkmasından kaynaklanıyor. Fanatizmin sağlıklı insan ilişkisini dinamitlemesine rağmen gündelik hayatta böyle sık karşımıza çıkmasının birçok nedeni var. Ama en birinci neden, zihin işleyişimizde önyargıların vazgeçilmez bir yerinin olması ve bunun bilincinde olmadan yaşayıp gitmemiz. Bunu yani önyargıların hepimiz için kaçınılmaz olduğunu anlayabilirsek onunla aramıza mesafe koyabilmemiz, vazgeçemesek bile bir süre paranteze alabilmemiz biraz daha kolaylaşıyor. Ağız ve diş yapımızın mikropların birikmesine uygun bir vasat olduğunu bilmemiz nasıl ağız ve diş sağlığımız için çabamızı artırıyorsa, önyargıların zihnimizde hep bulunduğunu, her an zihnimizi etkileyebileceğini bilmemiz de onları ıslah etmemizin yollarını aramamıza neden oluyor. Deneyelim o halde…
Önyargı, hepimiz için kaçınılmazdır çünkü: Dünyayı daima kategorilere ayırır, şeyleri ve olayları sürekli kategoriler halinde değerlendirmeye tabi tutarız, bu bir. Toplumda birbirimizi benzeş veya farklı olmaya göre ayırt eden ve/veya buna zorlayan süreçler vardır, bu iki. Üçüncüsü, “biz” olabilmemiz için mutlaka bir “öteki”ne ve dördüncüsü kolektif belleğe ihtiyaç olmasıdır. Bu dört nokta, toplumsal, kolektif kimlik inşasının taşıyıcı kolonlarını oluşturur. Bir yanda benzeşmeye ve özdeşime, diğer yanda farklılaşmaya ve ayrışmaya duyulan psikolojik ihtiyaçlar, gerek bireysel gerek toplumsal kimlikler için her kapıyı açacak anahtardır. “Öteki” ihtiyacı, kimlik inşasında öyle önemli bir yerde durur, öyle bir rol üstlenir ki, onu kavrayamazsanız “önyargı” ile birli...