“Otorite”nin baskı ve zorbalıkla yönetim demek olan
“otoriteryenizm”le bir ilişkisi yok, sanılanın aksine, müspet bir
muhtevaya sahip. Bilim ve düşünce dünyasında, tıpta konuyu en iyi
bilenlere “alanında otorite” deniyor.
“Otorite”, “otoriteryenizm”le benzer ya da aynı olmaktan ziyade
zıt. Otorite, karşı tarafta saygı ve minnet hissettiriyor.
Otoriteryenizm ise körü körüne itaate ve bağnazca bağlanmaya
dayanıyor, bu arzusu karşılanmadığı takdirde baskıyla tehdit
ediyor. Otorite, ötekinin hüküm vermede kendisinden üstün olduğunu
ve kendisine takaddüm ettiğini kabul ve tasdik etmekten geçiyor,
ancak bu şekilde hak ediliyor. Böyle kavrandığında, kimsenin
kimseye otorite hediye edemeyeceği ancak “diyalog” içerisinde
kazanılacağını da kolayca anlaşılıyor. Aynı şekilde, hakiki
manadaki otoritenin, hiçbir şekilde irrasyonel ve keyfi olamayacağı
da hemen fark ediliyor. İrrasyonellik ve keyfilik, otoritenin değil
otoriteryenizmin işaretleri...
Otorite; düşünce, bilgi tecrübe ve yetenekten kaynaklanan yetki ve
itibar ile bağlantılı. İnsan, insan ilişkisiyle kaimdir, varoluşsal
olarak diyalog ister. Otorite de diyalog sırasında ortaya çıkıyor
ve “kendini zorla dayatan” değil, “ortaya seren” bir özellik
gösteriyor. Taraflar kimin hangi alanda otorite olduğunu zorlama
olmaksızın, kendiliğinden biçimde kabul ediyor.