Haziran Seçimi, diğerlerinden çok farklıydı. En büyük
farklarından birisi, “seçim beyannameleri”nin önem kazanmasıydı.
Her parti, özenle hazırladığı seçim beyannamelerini topluma
anlatmaya çalıştı. Çoğunlukla fark edilmeden geçti ama beyannameler
ekseninde topluma ulaşmaya çalışan siyaset görüntüsünün kendisi
bile, demokrasimizin yerleşmesi, sorun çözücü hale gelmesi
açısından anlamlı ve demokrasinin normalleştiğine bir işaretti.
Ne demek “demokrasinin normalleşmesi”, önceden demokrasimiz
“normal” değil miydi? Hayır, değildi. Vesayetçi parlamenter sistem,
adeta bir demokrasi tiyatrosuydu. Sistemin patronajı, bürokratik ve
ekonomik oligarşiye aitti. Güvenlikten ekonomiye, dış politikadan
kamusal ve toplumsal alana yapılacaklar, oligarşi tarafından
belirleniyor, resmi ideolojiye dayalı yargıyla güvence altına
alınıyor, eğitim ve medya ile yeniden üretilmeye, meşrulaştırılmaya
çalışılıyordu. Toplumu dönüştürme, diyalog, müzakere ve sorun çözme
amaçlı olmayan siyasetin, kendisinden bile umudu yoktu.