Narsisizm ve narsistler üzerine konuşacağız. Ortada ciddi bir kavram kargaşası olduğu için öncelikle narsistik kişiliği nelerden ayırmamız, nelerle karıştırmamız gerektiğini açıklamaya çalışarak yola koyulduk. “Narsist”e karşılık olarak “özsever” demek hatalı, çünkü her kişi, her öz kendini sever, bunda bir beis yok dedik. Burası bir kez daha vurgulanacak kadar önemli.
Yazılarımızda insanın mükerremliği diyebileceğimiz hususu sık sık dile getiriyoruz. Evet, hür ve irade sahibi her insan, şüphesiz her davranışıyla değil ama sırf insan olması hasebiyle olduğundan muhterem, mükerrem haysiyetli ve saygıdeğerdir. Zira her insan, insana atfedilen tüm olumlu nitelikleri, adeta insanlığın özünü bağrında taşır. Bu fikir, filozof İmmanuel Kant’ın insan yaklaşımının ve Batı’daki insan hakları anlayışının temeli olduğu gibi İslam dininin insana verdiği önemin ve yüklediği misyonla da uyum içindedir. “And olsun ki Biz, insanları mükerrem/haysiyetli kıldık. Onları, karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel rızıklar verdik; onları, yarattıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık” (İsra, 17/70) buyurur Kur’an-ı Kerim. İnsana, Allah’ın halifesi olarak yeryüzünü yönetmek (Bakara, 2/30); arzda, arzı imar etmek için var olmak (Hud, 11/61) misyonu verilir. Ondan, Allah’ın eliyle (Sad, 38/75), Ahsen-i takvim üzere (Tin, 95/4) yarattığı varlık olarak bahsedilir. Allah’ın topraktan yaratıp kendi ruhundan nefh ederek (Hicr, 15/29; Secde, 32/9) onurlandırdığı varlıktır insan. Göklerin ve yerin çekemediği ağır yükü insan sırtlanmış; ilahî emaneti yüklenmiştir (Ahzab, 33/72). Bu nedenle göklerde ve yerde bulunan her şey, ilahî bir rahmet olarak insana verilmiş, her şeyin onun emrine müsahhar kılınmıştır (Casiye, 45/13).