ABD, İngiltere ve Fransa, “burası bizim geleneksel arka
bahçemizdir, Putin ve kontrolündeki
Esad’a bırakmayız, kimyasallar işin teferruatı”
dercesine sonunda Suriye’yi sembolik bir biçimde füzelerle
vurdular.
Trump, “içerdeki” çılgınlığına, İngiltere ve
Fransa’yı da ortak ederek biraz rahatladı.
-Dün Küba krizinde “büyükler” tepişirken biz farkında bile olmadan,
“yerleştirdikleri nükleer füzelerin” nükleer savaş tehdidi altında
kaldık.
-Kuveyt krizinde, “ayılarla fillerin Körfez savaşında” Batı’nın
emriyle işgal edilen Körfez’e neredeyse dalıyorduk. Büyüklerin,
silah lobilerinin ve petrol şirketlerinin çıkardıkları İran-Irak
savaşında bedeli Türkiye, İran ve Irak ödedi.
-2003’teki Amerikan-İngiliz ortaklığının Irak işgalinde, Türkiye 1
Mart tezkeresinde direkten döndü: daha 2003’te bizi, “Suriye’nin
bugünkü haline, neredeyse döndüreceklerdi”: vicdanlı kimi
milletvekillerimiz sayesinde kıl payı kurtulduk.
-Ve bugün, yine ayıların ve fillerin tepişmelerinde Türkiye’yi
kendi işgal planlarının bir parçası olarak, “yarattıkları FETÖ
kaosu ile”, Suriye bataklığı içine çekmek istiyorlar: Kürecik ve
İncirlik yüzünden, aynen 1 Mart tezkeresinde olduğu gibi topun
ağzındayız: ekonomik krizden Kıbrıs’a, Güneydoğu bölgemizden Ege
adalarımıza kadar; YPG, PYD ve PKK’leriyle bizi de Suriye
bataklığının içine çekiyorlar.
-Dün Saddam’ın cehennem topu ve sinir gazı
bahanesiyle, Tony Blair’in itiraf ettiği üzere
yalanlarıyla: bugün Esad’a yüklemek istedikleri zehirli gaz
bahanesiyle: Irak’ta ve Libya’daki senaryoyu tekrarlıyorlar.
Saddam isyancıları ye...