Türkiye’de çağdaşlık ve sosyal devlet karşıtlığı emperyalizm yandaşlığını besledi. Batı emperyalizmi ile tek yanlı siyasi, iktisadi ve askeri anlaşmaların imzalanmasına yol açtı. Sosyal devlet karşıtlığını destekleyen odaklar kimlerdi:
Atatürk ve devrimlerine karşı olan ve Türkiye’de siyasal İslamın yeniden yerleşmesini isteyen değişik çevrelerdi bunlar.
a) Atatürk devrimleri yüzünden güç kaybeden tarikatlardan gerici çevrelere kadar geniş bir yelpaze vardı. Ulusal birleştirici öğeler yerine İslam odaklı, ümmetçi “ortak değerleri” öne çıkarmak istediler.
b) Aşiretlerden büyük toprak ağalarına antidemokratik güçlerden beslenen yerel güçler solun düşmanı oldular.
c) Osmanlı döneminin “imtiyazlı elit” ve sermaye çevreleri de Türkiye’de solun gelişmesine karşıydılar. Laikliği benimsemelerine karşın, önceliği sol karşıtlığına verdiler. Bu çevreler, “Batılılıktan çok Batıcılığı öne çıkararak”, Batı çıkarları ile işbirliği içinde sosyal devlete karşı çıktılar. Siyasal İslam odaklarına uzak durmalarına karşı, “ABD’nin istekleri doğrultusunda yeşil kuşağa destek verme tuzağına düştüler”.
Son safhada hem 12 Eylül, hem de AB ile tek yanlı bağlayan gümrük birliği, “Türkiye’de sola ve ulusalcılara karşı siyasal İslamın yolunu açtı”. Bunun tipik kanıtı, Abdullah Gül’ün, ABD karşıtı Erbakan’ın Refah Partisi’nde muhalefette iken 8 Mart 1995’te TBMM’de yaptığı tarihi konuşma ile 2004’te AB ile imzaladığı tek yanlı anlaşma arasındaki 180 derecelik farktır. Erbakan da siyasal İslamcı idi. Ancak onun farkı, ABD’nin bölgeye dayattığı yeşil kuşak operasyonuna karşı çıkabilmesiydi. Zaten bu yüzden (ve sayede) Ecevit ile birlikte 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı gerçekleştirilebildi.
1 Mart 2003 tezkeresi de Türkiye’de sol ile ABD’nin dayattığı yeşil kuşak arasındaki karşıtlığı kanıtlıyordu. Ve ABD, 1 Mart 200...