Erol Manisalı Cumhuriyet Gazetesi

En gerçekçisi AKP -HDP demiştim!

7 Haziran seçiminden hemen sonra, 27 Haziran’da bu köşedeki yazımın başlığı “EnGerçekçisi AKP-HDP Olmaz mı” idi. En “kavgalı” görünen bu iki partinin aslında...

01 Eylül 2015 | 217 okunma

7 Haziran seçiminden hemen sonra, 27 Haziran’da bu köşedeki yazımın başlığı “EnGerçekçisi AKP-HDP Olmaz mı” idi. En “kavgalı” görünen bu iki partinin aslında birbirlerine en yakın çizgide oldukları için bu görüşü savundum. 
Bugün geldiğimiz noktada 1 Kasım seçimleri için AKP ile işbirliğine (koalisyona) evet diyen tek parti neden HDP oldu? Tuğrul Türkeş mi? Onu saymıyorum bile; kendisi her anlamda çizgi dışı olduğu için. 
7 Haziran ertesindeki yazımda neden AKP ve HDP’yi birbirlerine en yakın partiler olarak görmüştüm. Oysa ikisi de kanlı bıçaklı kavgaya hazırlanan bir görüntü veriyorlardı. 
Erdoğan, Davutoğlu ve Demirtaş arasında en ağır, en ağza alınmaz sözler ortalığı doldurmuştu. Kanlı PKK saldırıları yeniden başlatılmıştı.

Ortak noktaları 
Bütün bunlara karşın AKP ve HDP’nin “derin stratejilerinde” bir ortak nokta vardı ve bu ortak nokta “diğer kavgaları” bertaraf edecek güçteydi. 
AKP’nin de HDP’nin de var olma nedenleri buna dayanıyordu, buna bağlıydı; “Her ikisi de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi, bütünlüğü ve Atatürk devrimleri ile bugünkü anayasayla kavgalıydılar”. 
Düzenin değişmesini istiyorlardı. Bu ortak özellikleri, onları örtülü bir stratejik ortaklığa götürüyordu. 
- Biri İslami bir devlet yapısını öne çıkarıyor... 
- Diğeri Kürdistan’ı esas hedefi haline getiriyordu. 
Bu iki faktör de “düzenin değişmesini”, Türkiye’nin ulusal değerlerinin ortadan kalkmasını gerektiriyor. 
Farklı ve karşıt görünen hedeflerine ve parti yapılarına rağmen, “yukarıda belirttiğim stratejik hedef ortaklığı” onları 1 Kasım seçimlerinde yakınlaşmaya götürüyor. Stratejik hedeflerin gereği olarak.

Ve diğerleri 
Tabii ki diğer tamamlayıcı faktörler de var; 
- AKP’nin felsefesi yanında Erdoğan’ın tek adam olmak ve bunu sürdürme çabası, 
- PKK ve PYD’nin Batı tarafından siyasi, iktisadi ve askeri olarak açık bir biçimde desteklenmesi, 
- Brüksel ve Washington’un Ankara ve PKK’yi eşit taraflar olarak görmeye başlamaları, 
- AKP’nin (ve Erdoğan’ın) başlattığı Kürt açılımının Kürdistan konusunda somut sonuçlar vermeye başlaması 1 Kasım seçimleri için Davutoğlu’nun başlattığı yeni girişime HDP’nin olumlu yanıt vermesine yol açmıştır. 
AKP’nin (Erdoğan’ın) ve HDP’nin kendi “derin hedefleri” konusunda sonuç alabilmeleri için, iki tarafın da karşılıklı önemli ödünler vermesi gerekir; 
- AKP, “Kürt açılımını” daha da genişletmek ve ileri götürmek zorundadır. 
- HDP de AKP ve Erdoğan’ın niyetlerinin gerçekleşmesi için, “tek adamlık ve İslamcılık konusunda” orta vadeli geri adımlar atmak durumundadır. 
Seçim hükümeti konusunda iki taraf, CHP ve MHP’ye rağmen işbirliğine gittiğine göre bu konuda bazı somut adımlar atılmış olmalı.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sansür, demokrasi ve araçlar 18 Ekim 2022 | 196 Okunma Devlet olmanın nitelikleri 11 Ekim 2022 | 199 Okunma Örtülü iç savaş mı? 04 Ekim 2022 | 267 Okunma Başarı mı, yoksa ... 27 Eylül 2022 | 112 Okunma Türkiye’nin stratejik konumundaki çelişkiler 20 Eylül 2022 | 161 Okunma