12 Eylül’ün Amerikancı postallılarından, FETÖ’nün
İslamcı imamlarına uzanan kumpasın adı 2008’de FETÖ
tarafından fiilen devreye sokulan Ergenekon, 12 Eylül’de Amerikancı
askerlerle başlatılan sürecin, Gülen’in imamları
ile sürdürülen son safhasıydı.
Amaç, BOP hedefinin göbeğindeki Türkiye’nin parçalanarak C.
Rice’ın “resmen” ilan ettiği gibi 23 ülkenin sınırlarının
ve rejimlerinin değiştirilerek ABD (ve Batı) çıkarları
doğrultusunda düzenlenmesi idi. Bu arada İsrail’in de güvenliği
için, Kürdistan kukla devletinin kurulması planlanmıştı.
Hedef bugün hem Kuzey Irak, hem de Kuzey Suriye’de fiilen, “ABD, S.
Arabistan, İsrail, Fransa ve İngiltere’nin de desteği ile”
yürütülmeye çalışılmaktadır. Binlerce TIR ölçeğinde YPG ve PKK’ye
verilen silahların ve yeni kontrol noktalarının amacı budur. Hedef
Türkiye’dir.
13 Nisan 2009’da Levent’teki evim FETÖ’cü polisler tarafından
sabahın kör karanlığında basıldığında, operasyonun akademik
ayağının bir parçası olarak seçildiğimi anlamıştım.
Haberal’dan Hilmioğlu’na yedi
profesörle birlikte sürecin içine sokulurken FETÖ’nün polisleri ve
savcıları çok “planlı” bir biçimde hareket ediyorlardı. Adeta,
senaryosu yazılmış bir filmde rol alan aktörlere benziyorlardı.
Beşiktaş’taki çakma mahkemede beni 6 gün uykusuz bıraktıktan sonra
sorgulayan Zekeriya Öz, oyununu çok güzel oynadı.
Onun tutuklama talebini yerine getirmek üzere hazır bekleyen hâkim
benimle konuşurken yüzüme bakamıyor, yere bakıyordu: kendisini,
“Yüzüme bak, yere bakma” diye uyardım, duymazlıktan geldi: görevi
belliydi, emir FETÖ’den çoktan gelmişti bile.
Bana, “iki defa ağırlaştırılmış müebbet isteyen” savcı, daha sonra
mahkûmiyet kararı veren hâkimler şimdi neredeler: bir kısmı
yurtdışına kaçtılar, diğerleri de FETÖ’cü oldukları için i...