Elimde dün tamamladığım kehribar, “namı diğer” amber başlıklı
bir baston var. Daha doğrusu oluşum halinde bir kehribar! Oluşması
için 20 ya da 30 milyon yıl gerekiyor.
İnsanoğlunun somut kanıtları bilinen 10-15 bin yılını
özümseyebildiği bir çağda: Savaş çıkarıp milyonlarca hemcinsini
kılıçla, topla, füzeyle yok ettiği bir dönemde, hobi olarak
yaptığım reçine başlıklı bir baston, kehribarın oluşması için 20
milyon yıl geçmesi gerek! Yeni bir zeytin fidanı dikmekten farkı
yok benim için. Dünyadaki en yaşlı anıt zeytin ağacı 4 bin 500,
Türkiye’deki 1800 yaşında. Yani “semavi” peygamberlerden çok önce
dikilmiş, ya da tohumları yere düşmüş zeytin ağacı var. Belki de,
insanlar tarafından peygamber olarak anılan kişilere, bu yaşlı
zeytinler ilham bile vermişlerdir. Zeytinin bu coğrafyada binlerce
yıldır uygarlığın sembolü olduğunu düşünürsek…
Peygamberler ve semavi dinlerden önce bile uygarlığın simgesi olmuş
bu “kutsal” ağacı bugün Soma’da, Kaz Dağları’nda, Göcek’te yok
etmek isteyenler aslında, “uygarlıklara ve insanlara”
saldırıyorlar.
Vahşi kapitalizmin siyasal İslam ile ortaklıkları bu felaketi
getiriyor. 1990 sonrasının yeni ‘ürünleri’
1989’da Sovyetler Birliği dağılınca ABD (ve Batı) stratejistleri
iki tezi birlikte dayattılar:
- Vahşi kapitalizmin “küreselleştirilmesi”
- Uygarlıklar arası diyalog adı altında, kültürel emperyalizm.
“Vahşi kapitalizmin küreselleştirilmesi” dayatması ABD önderliğinde
kapitalizmin, “doğal küresel üstünlüğü için” seçilmişti.
Uygarlıklar arası diyalog (ya da çatışma!) ise yumuşak güç olarak
Batı kültürel emperyalizminin aracı idi.
Fethullah Gülen’in de Vatikan’dan “geçirildiğini”
unutmayalım! 90’lı ve 2000’li yıllarda kültürler arası diyalog “en
gözde” toplantıları yapılan alandı, “Abant toplantıları