50’li yıllarda Beyoğlu’ndaki Franguli dükkânı soyulduğu zaman ya
da Sarıyerli Sevim kaçırıldığında bir yıl sadece
bu iki olay konuşulurdu. Bugün öğrenciler hocalarına, hastalar
doktorlarına, erkekler karılarına, otobüs yolcuları şoföre ve diğer
yolculara, sürücüler yolda birbirlerine vahşi bir biçimde hemen her
gün saldırıyorlar, bir yılda 400’ün üzerinde kadın vahşice
katlediliyor.
Geldiğimiz toplumsal şizofreninin nedenlerini görüp çözümler
üretmezsek bu güzelim ülkeyi cehenneme çevirmiş oluruz. Herkesin
aynaya bakıp kendisiyle yüzleşmesi gerekiyor, başta siyasiler olmak
üzere:
-Yaratılan hukuk dışı ortamın etkileri nelerdir? Bireyler ve
“grupların” kendi çıkarlarını, “kamusal otoriteden aramak yerine”
şahsen ve güç kullanarak gerçekleştirme hastalığına yakalanmaları
mı?
-Siyaset yapan insanların, hukuk dışı şiddet yöntemlerini
kullanarak amaçlarına ulaşmak istemeleri mi?
-Günlük yaşam tarzında ve eğitimde dinciliğe dayalı bir düzeni
hedef alan uygulamalarla, topluma verilen yanlış ve çağdışı
mesajlar mı?
-Kadın-erkek “eşitsizliğini” öne çıkaran beyanlar ve uygulamalar
mı?
-Anadolu’nun geleneksel hoşgörülü kültür, yaşam tarzı ve inanç
anlayışını reddederek “demokrasi dışı, Arap ülkelerine özenen
ideolojik dayatmalar” mı?
-Laikliğe ve Türkiye’yi birleştiren Atatürk devrimlerine karşı
çıkarak çağdışı ve anti-demokratik düzensizliğe özenen yaklaşımlar
mı?
-FETÖ’cüleri aratmayacak bir biçimde, ülkemizin
kutuplaştırılmasından medet uman siyasal yaklaşımlar mı?
Kopya ve ‘liyakatsizlik’...
İngi...