Öyle ya, “Atı alan Üsküdar’ı geçti” diyen
Erdoğan’a karşı, Cumhuriyet tarihimizde görülmemiş
bir biçimde ortaya çıkan “farklıların birlikteliğine” başka ne ad
verilebilir ki!
Artık Erdoğan’ın (ve AKP’nin) karşısında sadece
Kılıçdaroğlu yok. Muharrem
İnce’den başlayalım: Topluluğu (ve toplumu) etkileme gücü
olağanüstü yüksek. En ağır ve ciddi şeyleri mizah çizer gibi
nakledebiliyor. Zeki, kıvrak, halkçı ve muzip kimliği ile
görüşlerini damardan şırınga edebiliyor.
Kaba, hırçın ve kutuplaştırıcı değil içten, sevecen biri: Otoriter
değil hoşgörülü, halktan biri gibi, halkın içinde. Onu izlerken
Hollanda ya da Danimarka başbakanını görüyorum sanki. Bisiklet mi?
Bana Vittorio de Sica’nın yeni gerçekçi sinemanın
simgesi “Bisiklet Hırsızları”nı hatırlattı! Halkçılığın, insanlığın
ve içtenliğin simgesi.
Meral Akşener’e gelince: Bu ülkede kadın lider
olma dezavantajını, “avantaja çevirmek başarısını” gösterdi. İYİ
Parti’de, Bahçeli’nin partisindeki “erkek
tekelciliğinin” belini kırdı. Yanlış bir sözü, “adam gibi kadın”
sözünü, “Akşener gibi kadın”a çevirme başarısını gösterdi.
Akşener’i Bahçeli ile yan yana koyduğunuz zaman bu büyük fark
apaçık ortaya çıkmıyor mu?
Ve CHP’li Abdüllatif Şener: Son 3-4 yıldır TV
ekranlarında yaptığı konuşmalarının altına imzamı rahatlıkla
atarım. Kendisi ile 2003’te, Girne’de 20 Temmuz kutlamalarında
sohbet ettim. Başbakan’ın, “Bu iş Denktaş’la
yürümez, 40 yıllık Kıbrıs politikamız değişecek” sözünü sertçe
eleştirdiğim zaman bile, benimle tartışmaya girmedi. 2005’te Konya
Ticaret Odası’nın panelinde, birlikte konuşmacıydık. Ekonomik
konularda benzer şeyleri söyledik. Ul...