Toplumda, AKP döneminin 15 yıldır öylesine olumsuz birikimleri
vardı ki halkın büyük çoğunluğu adalet sisteminden ekonomik
bunalıma: günlük yaşam tarzındaki baskılardan eğitim
düzensizliğindeki İslami baskıcı yapılanmaya: kutuplaştırılmaktan
kadın-erkek eşitsizliği ve şiddete, bunalımı yaşıyordu.
Bir kahraman, bir “Zorro” beklentisi içindeydi: umut saçacak,
mutluluk dağıtacak, rahat ve uygar bir yaşam tarzına yolları açacak
bir kahraman!
Muharrem İnce ünlü Yalova seçimlerindeki
başkaldırısı ve direnci ile “güçlüye karşı bir başarı kazanmıştı”,
Zorro’yu oynuyordu sanki!
Seçimlerde CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olarak ünlü “İyi, Kötü ve
Çirkin” filmindeki gibi “iyi adam” rolüne soyundu ve milyonlara
heyecan vererek “Zorro” olmayı, seçimden önce bile başardı.
Diğerlerini kötü ve çirkin göstermeyi becerdi.
Son iki yıl içinde İnce’yi bu köşede üç defa yazdım. Geçen yaz da
Emirgan’daki Çınaraltı sohbetimizde elimi omzuna koyup benim 1
numaram sensin demiştim.
İnce görkemli mitinglerinde bir Zorro gibi coştu ve coşturdu: o
artık yerli Zorro’ydu.
Neydi İnce’yi Zorro yapan faktörler?
Hoşgörünün, sade ve özgür yaşam tarzının; şatafatlı saray
yaşamının, altın varaklı koltukların karşısında; sahnede bisiklete,
yol kenarında rastladığı traktöre binen halk adamının simgesiydi
artık bizim “Zorro”.
Erdoğan’ın otoriter ve yukarıdan bakan imajına karşılık, “kendini
sokaktaki insanımızla eşit görüp” her ortamda hoşgörülü ve içten
davranan bir insandı o artık.
Kutuplaştırıcı, ötekileştirici, bölücü söylev ve davranışlar yerine
birleş...