- Dinci ve faşist S. Arabistan rejimini eleştiren “muhalif gazeteci”, İstanbul’daki konsolosluğa giriyor ve nişanlısına, çıkmazsam sağa sola haber sal, diyor.
- Çıkmıyor ve bu arada faşist yönetimin infaz takımı, herkesin gözü önünde konsolosluğa, ellerinde aletleriyle girmişler bile.
- Arkadan temizlikçiler konsolosluğa giriyor: bu arada S. Arabistan’ın resmi araçları tenha ve gözden uzak mekânlarda turluyorlar.
- İnfaz takımı ve başkonsolos elini kolunu sallaya sallaya gidiyorlar. Ve bütün bunlar Ankara yönetiminin, ABD’nin ve tüm dünyanın gözleri önünde oluyor. Milyonlar, olan biteni televizyonda dizi film gibi seyrediyorlar.
- Trump açık açık, “işin ucunda 120 milyar dolarlık silah geliri, 450 milyar dolarlık ticaret potansiyeli var. 700 bin Amerikalının yeni iş imkânı söz konusu”, “bir muhalif adamın hayatı mı, 700 bin Amerikalının ekmek parası mı” diyerek “önce Amerika” sözünü tutuyor.
- Ankara’dakiler, “biz valla billa çok ciddiyiz, ne olduysa oldu, işi açığa çıkarırız” diyorlar. Üstüne de “elini kolunu sallaya sallaya giden infaz timini faşist Suudi yönetiminden istiyorlar”. “Gülen” misali, biz yargılayalım, daha iyi olur, diyorlar. Bu işin davası mı kalmış, suyu çıkmış, olan biteni faşist yönetim “icra ederken” bütün dünya aptalı oynayarak dizi filmi seyreder gibi izlemiş.
- Ama işin en komik yanı da öldürme emrini veren faşist Arapoğlan, “suçluların cezasını bizim adalet sistemimiz(!) verecek” diyor. Ankara da “bu işi, sizin ve bizim savcılar birlikte çalışarak yürütsünler, işbirliğinde fayda var” diyerek işi yoluna sokmuş. Faşist Vahabi şeriatçısı ile Türkiye Cumhuriyeti’nin savcıları birlikte çalışmaya başlamışlar.
- Sonra bizim taraf “Kaşıkçı girer girmez...