Katılımcı demokrasinin geçerli olduğu ülkelerde (ve toplumlarda)
bireyin yararı (ve çıkarı) ile toplumun yararı, büyük oranda
“örtüşme ve tamamlaşma gösterir”.
Buna karşılık demokrasinin işlemediği, demokratik toplumsal sivil
örgütlenmelerin bulunmadığı ülkelerde bireyin çıkarı ile toplumun
yararı sürekli çatışma halindedir.
- Birey, gelirini (ve mutluluğunu!) artırabilmek için topluma zarar
verir, kamu yararını küçülterek kendi çıkarını büyütür. Merdiven
altı hileli mal üretecektir örneğin...
- Vergi kaçıracaktır, sigortasız insan çalıştıracaktır, haksız
rekabete sığınarak ayakta duracaktır, mesela karaborsa yapacaktır,
torpille iş bulacaktır...
- Doğaya, çevreye, ağaca, komşuya zarar verecektir.
- Trafikte kırmızıda geçecek, kurallara uymamayı doğal bir yaşam
tarzı olarak “kültürüne nakşedecektir”.
- Çocuğa, kadına şiddete, hatta uyuşturucuya meyledecektir.
- Hukuk dışında davranışlarda bulunmayı, hayatının bir parçası
yapacaktır. Ve ‘çevre’den bir örnek
- Ortaköy’de yeşil alan ilan edilmiş, imara kapalı, ağaçlarına bile
hukuken dokunulamaz bir alanda bir şahıs, sekiz tane koca ağacı
bina yapmak için kesiyor, binanın altyapısı temelleriyle
hazırlanıyor.
- Çevrede oturanlar Beşiktaş Belediyesi’ne şikâyette bulunuyorlar.
Zabıta ancak ağaçlar kesildikten sonra geliyor; iş işten geçtikten
sonra...
- Çevredeki, “kamu yararını ve doğayı korumaya çalışan iyi niyetli
insanların çabaları” bile yetmiyor. Bireyin çıkarı için doğa tahrip
ediliyor, kamu yararı yok ediliyor.
Oysa demokrasinin işlediği ülkelerde, b...