Bir ülke için en tehlikeli şey siyasetin cami, okul ve orduya girmesidir. Eğer siyaset buralara girerse cami de, okul da, ordu da esas görevlerini bırakırlar, siyasetçilerin maşası haline gelirler.
- Cami, birey ile inançları arasındaki bağın kurulduğu yerdir.
- Okul, birey (ve genç) ile uygarlık ve bilim arasındaki geçit yoludur.
- Ordu, ülke ile ulusal güvenlik arasındaki kamusal kurumdur.
Siyaset cami, okul ve orduya girerse ülke bir karmaşa içine sürüklenir ve çöker.
Avrupa’da geçmişten bugüne, demokrasinin, en azından ülke içinde sağlanması için, kralın ve kilisenin toplumsal refah ve demokrasi açısından kurdukları “tek yanlı bağlar” ortadan kaldırılmıştır. Eğitim, ordu ve dinin yeri belirlenmiştir.
Siyasilerin ve siyasal partilerin eğitimi, orduyu ve dini bir araç gibi kullanmalarının önü, çağdaş hukukun üstünlüğü ile engellenmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti kurtuluş, kuruluş ve Atatürk devrimleri ile siyasetin (ve siyasetçinin) cami, okul ve ordudan uzak tutulmasını hedeflemiştir. Pozitif bilimin ve çağdaş uygarlık değerlerinin öne çıkarılması ile siyasetçinin bunları istismarı engellendi.
Bugün siyasal İslamın yeniden odak noktası haline getirilmek istenmesi, “siyasetin cami, eğitim ve orduya sokulma yollarını açtı”. Yaşamakta olduğumuz siyasi, iktisadi, kültürel, adli ve askeri iç ve dış sorunlar bunun sonucudur.
Siyasal İslamcı yönetimlerin, kaçınılmaz olarak emperyalizmin oyuncağı olma gerçeği de “iç ve dış krizlerin, birbirlerini tetiklemelerine yol açtı”. Bugün F-35, S-400 arasındaki gelgitler bunun sonucudur.
Köy Enstitülerinden imam hatip okullarına savrulan Türkiye’de Diyanet’in Atatürk konusundaki duruşu, net tabloyu ortaya koyuyor.
ABD’nin yeşil kuşak projeleri, komünizmle mücadele dernekleri, Barış Gönüllüleri (!) sonuçta, siyasal İslam ile birlikte FETÖ’yü ve yeni Diyanet’i üretecekti. Emperyalizm, “si...