Trump ABD’deki kutuplaştırma politikasında
“kendi iktidarı açısından” haklıydı. S.
Huntington’un 90’lardaki uygarlıklar çatışması tezini
doğrularcasına iktidara yürüdü. “Ötekileri” bir kaldıraç gibi
kullandı ve Sezar’ı anımsatırcasına iktidara
geldi.
Soğuk savaş biterken ABD’nin dayattığı küresel kapitalizm Çin,
Hindistan ve Almanya’nın daha öne çıkmalarına yol açmıştır.
ABD’nin, küresel vahşi kapitalizmin yanına (ve karşısına) askeri ve
siyasi kutuplaşma stratejisini yerleştirmesi kaçınılmazdı. Trump
gibi bir insanı, iktidarı taşıyan kaldıraç oldu.
Kutuplaşma için yaratılan “yeni düşman” Müslümanlar ve
Müslümanlıktı. Yanına Latinler ve K.Kore gibi marjinaller de
eklendi. Trump’ın Kudüs kararı bu yeni küresel kutuplaştırma
sürecinin yeni bir adımı oldu. İstanbul’daki karar Trump’ın
işine yarar
İstanbul’da son İslam İşbirliği Örgütü’nün Doğu Kudüs kararı
Trump’ın ekmeğine yağ sürdü: onun küresel kutuplaştırma ve
ayrıştırma politikasına destek verdi.
Herkes Müslümanların aralarında işbirliğini artıracağını sanıyor;
tersine Batı içinde bütünleşme artacaktır. Zaten Almanya ve
İngiltere ilk sinyalleri verdiler. Rusya da İsrail konusunda
“hoşgörü” açıklaması yaptı. Avusturya’da sağcılar kutuplaşma için
birleştiler, hükümeti kuruyorlar.
İslam işbirliği örgütünün kararının kendi aralarındaki kavgalar ve
savaşlar yüzünden hiçbir sonuç vermeyeceğini Batı çok iyi bildiği
halde ABD bu kararı, istismar ederek çok güzel bir biçimde
Müslümanlara karşı kullanacaktır.
Trump Batı’ya, “bakın bunlar zaten Batı düşmanı azgelişmiş ülkeler,
ben size söylememiş miydim” diyecektir.
57 İslam ülkesinin belki bir iki tanesinde yarım demokrasi vardır:
gerisi tamamen en antidemokratik hatta “demokrasi düşmanı”
yönetimlerden oluşuyor. ...