Türkiye 2017’de dolu dolu bir yıl yaşadı: hem her yerde, hem
hiçbir yerde; herkesle
“çok yoğun” bağlantıları var ama herkesle her an kavgaya girebilir
görüntüsü içinde.
Ekonomik olarak “en riskli ülke sıralamasında” başa güreşiyor. “En
yüksek büyüme ve en bozuk ekonomik durumu” birlikte üreterek
iktisat bilimine bile kafa tutan bir konumda!
Dünyada hiçbir ülkenin programlı bir biçimde beceremeyeceği bir
“başarıya” imza atmış, içeride işsizlik tavana vururken, diğer
ülkelerden 4.5 milyon işsizi ithal etmişiz ve bununla
övünüyoruz.
Gelelim dış ilişkilerimize:
-ABD ile FETÖ, Sarraf ve PYD (PKK) sarmalına
dolanmışız. Trump ile Erdoğan’ın
ileride tarihe geçecek söz (ve telefon) düellosu hiç aksamadan
sürüyor. Ne Churchill ne de De
Gaulle yapabilirdi? Adam, “Suriye sınırınızın 500
kilometresine PYD (YPG) ile yerleştim, 2018’de de yeni silahlar
için onay çıkardım, artık sınırda Kürdistan (ve ABD) var” diye açık
açık bayrak (ve silah) gösteriyor. Ve bizimle NATO’da stratejik
ortak.
Yunanistan’a verdiği ABD füzeleri, Atina’nın işgal ettiği bizim Ege
adalarına yavaş yavaş yerleştirilecekler. Ve biz hâlâ İncirlik ve
Malatya’yı altın tepside sunmayı sürdürüyoruz.
- ABD, FETÖ’yü üstümüze salarsa ben de Moskova’ya dönerim diyen
Ankara “yeni stratejik ortağı” ile füze, santrallar ve domates
konularında anlaştı. Büyüme hızı ve ekonomik sorunlar konularında
başardığımız bir ilki, “stratejik ortaklık konusunda da
gerçekleştirdik”. Türkiye, hem ABD hem de Rusya’nın stratejik
ortağı haline geldi. Dünyada başka örneği yok, olamaz da.
FETÖ-PKK-siyasal İsl...