- Avrupalı değerlere sahip bir Türkiye mi?
- “Avrupacı” ve “Batıcı” bir Türkiye’yi savunarak “sistemin
himayeciliğini” kabullenmek mi?
- Avrupa ve çağdaş değerlerle sürekli kavga ederek Türkiye’yi
Ortadoğululaştırmak mı?
Dün olduğu gibi bugün de Türkiye, bu üç eğilimi savunan “iç ve dış
güç odaklarının” etkisi altındadır.
- Ankara’da, “Avrupa sistemlerinden ve yaşam tarzından uzaklaşmak
isteyen” bir iktidar var. Siyasal, sosyal ve kültürel olarak
“Avrupa ve Avrupalı değerler ile sürekli kavga halinde”.
Ülkenin Ortadoğululaştırılması ideolojik önceliğine yönelik
uygulamalar 2002’den beri izlenmekte. Eğitimden günlük yaşam
tarzına, örgütlenme özgürlüğünden adalet sistemine, siyasal İslam
düzeni doğrultusunda uygulamalar söz konusu.
- Ankara’daki bu ideolojik seçenek ve baskıya karşın Türkiye’de
yüzde 50’nin çok üzerinde bir kesim “Avrupalının yaşadığı gibi
yaşamak istiyor”. Buna, AKP’ye oy veren milyonlarca seçmen de
dahil.
Ve Türkiye ile Avrupa arasında ta Osmanlı’dan beri oluşmuş,
Cumhuriyet döneminde kökleşmiş doğal bir “entegrasyon” var. Bu
konuya hayatını vermiş bir insan olarak öğrencilik yıllarımdan beri
bu bütünleşmenin, işbirliğinin, diyaloğun içinde her boyutuyla yer
aldım. 77 kitabımın yarıya yakını bu konu üzerinedir.
İş çevrelerimiz, ABD’den çok önce Avrupa ile bütünleştiler. Sosyal
olarak milyonlarca insanımız 1960 sonrasında yoğun göç yaptı.
Avrupa’da on binlerce ortak şirket kuruldu.
- Kurumsal olarak, AB’ye “alınmasak” bile en baştan beri Avrupa
Konseyi’nin kurucu üyesi olduk. Yani, Avrupa’yı “inşa edenlerden”
biri de bir anlamda biziz. Kurtuluş ve kuruluşla birlikte
Atatürk Türkiye’si, “hukuk, iktisat, kültür ve
sanat” alanlarında, “Avrupalı kafada bir Türkiye’yi” hedef
almıştır.
Yerel ve ulusal değerlerimiz ile Avrupa’nın...