-Artık Türkiye ekonomisinde 1961 Anayasası’nın getirdiği
uygulamalar çoktan bitti ve her şey tersyüz edildi. Ne ekonomide,
ne dış politikada, ne de eğitimde TBMM’den halkın iradesinin
oluşturduğu siyasal partilerin onayı ile geçen: ne 5 yıllık
planlar, ne de yıllık programlar var. 12 Eylül darbesi, “ekonomik
ve toplumsal planlama anlayışını yıkarak” iktidara gelenlerin, “ben
yaptım oldu” mantığı ile aylık, haftalık, günlük tepkisel
uygulamalarına dönüştü.
- Parlamenter rejim, kuvvetler ayrılığı, sivil toplumsal
örgütlenmeler üzerine oturtulmuş “demokratik anlayış ve
uygulamalar” özellikle yok edildiler.
- Batılılık (Avrupalılık) anlayışının yerine, “Batıcılık ve siyasal
İslam ayakları üzerine oturtulmuş”: kuvvetler ayrılığı ve hukukun
üstünlüğü yerine tek merkezli (ve kişili) bir başkanlık rejimi
egemen oldu.
- Fethullah Gülen ve FETÖ örgütü, Batıcılığın
(ABD’nin) ve siyasal İslam örgütlenmelerinin ortak ürünüdür. FETÖ
bu ortaklığın doğal bir sonucu olarak, “post-modern bir
emperyalizm” olarak ilk kapsamlı uygulamasını Türkiye’de yürütmüş
ve iş 15 Temmuz darbe girişimine gelmiştir.
- 1961 Anayasası doğrultusunda, ulusal (ve makro) planlamalar ile
Demirel hükümetinde “bile”, çok başarılı bir
biçimde yürütülen uygulamaların önü, “Batıcılar ve yeni siyasal
İslamcılar tarafından” 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat’ta
kesilmiştir. 2000’lerin başlarından bugüne kadar, “ulusal plan ve
programların” tartışılarak ortaya konmadığı bir ortama,
emperyalizme açık olarak sürüklendik. Ankara bugün dış ilişkilerde,
“Washington ve Moskova arasında” sıkıştırılırken, bölgede
yalnızlığa itildik. Yeni rejim ve kent
yönetimleri
Türkiye’de bugün siyasi kavganın ve cepheleşmenin iki boyutu
vardır:
- AKP ve CHP bir boyutunda “parlamen...