https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac
Muhtevası çok farklı ve günümüz toplumlarında çıplak gözle gözlemlenen, hayatın her aşamasında hissettiğimiz ancak konuşulmayan bir problemi masaya yatıran bir kitap yayımlandı.
Problem ne mi? Erkekler, babalar ve oğullar…
Kitabın adı da zaten: Adamlar ve Oğullar.
Yazarı Amerikalı sosyal bilimci Richard Reeves. İki yıl önce Batı’da büyük ses getiren bu kitabı Türkçeye Ketebe yayınları kazandırdı.
Altını çizmek gerekiyor ki cesaretle yazılmış bir kitap. Daha da önemlisi, bu kitabın ön sözünü Psikiyatr Mustafa Merter kaleme aldı. Yani onun tavsiyesi ile Ketebe tarafından okurlarla buluşturuldu.
Mustafa Hoca, Amerikalı yazarın dikkat çektiği gözlemlerin yanı sıra, temas etmeye çekindiği mayınlı arazilere de girerek uzunca bir ön söz kaleme almış. Merter’in geçtiğimiz yıla damga vuran Hekaton’la Son Tango kitabını okuyanlar anımsayacaktır. Mustafa Hoca, aileyi hedef alan ve yok etmeye çalışan küreselci aklın insanlığı yeniden yapılandırma çalışmalarına dikkat çekerken, “Çözülme, baba otoritesinin sarsılmasıyla başladı” diyordu.
İşte Amerikalı Richard V. Reeves’in Babalar ve Oğullar kitabı da bu sarsıntının arka planına; sosyolojik, ekonomik ve psikolojik yönlerden bakıyor. Acil çözülmesi gereken bir krize işaret ediyor. Bu krizin çok sayıda katmanı var üstelik.
Peki Babalar ve Oğullar okuruna neler söylüyor?
Kendisi de zaten üç erkek çocuk babası olan yazar, bu kitapta modern erkeğin karşılaştığı yapısal zorluklara eğiliyor. Kitaptan notlar çıkardım ve Mustafa Merter Hoca’nın tespitleriyle şöyle özetlemek istiyorum:
1- Kız ve erkek çocuklar arasında iki yıl fark var: Reeves’in saptamasına göre; kreş çağından itibaren kızlar zihinsel gelişim olarak erkeklerden iki yıl önde oluyorlar ve artan akademik başarının arkasındaki bu olgunlaşma farkı var. Yazara göre eğitim hayatındaki bu eşitsizlik ileriki zamanlara da yansıyor.
2- Yapay zeka erkekleri işsiz bırakacak: Şu aralar herkes yapay zekayı konuşuyor. Deniyor, uyguluyoruz. Bir yandan da hangi meslekleri işsiz bırakacağı sorusuna yanıtlar arıyoruz. Kitapta ise yapay zekadan önceki teknolojik düzenden bir yansıma var. Robotik teknikler ve otomasyonun devreye girdiği mesleklerde erkekler artık iş bulamıyorlar. Kadınlar ise sağlık, hizmet ve eğitim alanlarında daha avantajlı durumdalar. Yazar bu durumun çözümünü erkeklerin sağlık, eğitim, yönetim ve okuma yazma alanlarında daha yoğun temsil edilmelerinde görüyor.
3- Balık ve bisiklet denklemi: Richard Reeves’ın içinde olduğu Amerikan toplumundan elde ettiği veriler dünyanı geri kalanını da muhatap edecek netlikte. Mesela Amerika’da evlerin ekmek parasını yüzde 41 oranında artık kadınlar çıkarıyormuş. Bu durumda babanın ya da erkeğin ailedeki rolü de değişiyor. Yazar tam burada Avusturyalı aktivist yazar İrina Dunn tarafından kurulan ve feministlerin ikonikleştirdiği şu cümleye atıf yapıyor: “Bir kadının erkeği duyduğu ihtiyaç, bir balığın bisiklete duyduğu ihtiyaç kadardır.”
4- Erkekler üç misli ölüyor: Yazar kitabında, ümitsizlik ve çaresizlikten dolayı erkek ölümlerinin Amerika’da kadınlara nispetle neden üç misli olduğuna da değiniyor. Reeves’ın araştırmalarına göre, bu ölümlerin arka planında çekirdek ailenin çökmesi var. Aile çökünce erkekler savruluyorlar. Misal uyuşturucu bağımlılığı had safhaya çıkıyor. Amerika’da uyuşturucu kaynaklı ölümlerin yüzde 70’i erkekler.
5- Yalnızlık ve ‘Hikikomori’ akımı: Yine kitaba yansıyan ilginç bir başka durum da erkeklerin yalnızlığı… Amerika’da 1990’larda yüzde 3 olan arkadaşsızlık günümüzde yüzde 15’lere yükselmiş. Sosyal yalnızlığın doğal sonucu olarak ise erkekler, ebeveyn evlerinden ayrılmak istemiyorlar. Saatlerini, günlerini ve hatta aylarını bir odada geçiriyorlar. Yazarın aktarımına göre bu durumda Japonya’da çok vahim halde. “Hikikomori” denilen ve “içine kapanmak” anlamına gelen akıma kapılmış erkekler. Kendilerini bir odaya kilitleyen ve yıllarca orada kalan erkeklerin sayısı Japonya’da 500 bine ulaşmış.
6- Babasız oğullar: Amerikalı yazar ve araştırmacı, boşanmaların artmasının erkek çocuklar üzerindeki farklı bir etkisini saptamış. Anneler tarafından babasız büyütülen erkekler çocuklar hayatta geri kalıyorlar. Baba otoritesinden yoksun büyüyen oğullar, çok büyük oranda okulda daha başarısızlar ve yüksek tahsil yapmıyorlar.
7- Erkekliği aşağılayan kavramlar: Yazar, kitabın son bölümlerinde Amerika’da özellikle sol görüşlü çevreler ve cumhuriyetçiler tarafından öne sürülen “toksik maskülenlik” kavramını eleştiriyor. Erkeğin cesaret, haklı bir dava için gerekirse güç kullanma, bir ideal için kendini feda etme, sadakat gibi olumlu yönlerine temas etmeden, hep anlamsız şiddet, kabalık, zorbalık gibi yönlerle çağrıştırılması yanlışlığını dile getiriyor.
Mustafa Merter’in tam bu noktada Richard Reeves bir eleştirisi var. Amerika’da ve oradan bütün dünyaya yayılan cinsiyetsizlik akımına işaret etmiyor yazar. Mustafa Hoca şöyle diyor önsözde: “Evet erkeklerin sağlıklı erkeksi yönleri köreltiyor; fakat bu arada kadınlar da gittikçe erkekleştiriliyor. Ayrıca sağlıklı bir erkek kimliği ile özdeşleşme, eşcinsellik ve trans eğilimlerin de önüne bir set gibi koruma görevini yapıyor. Yani yazar erkek ve kadın üzerine oynanan oyunun büyük resmini görmüyor veya görmek istememiş olabilir.”
Babalar ve Oğullar, sorunların tespitlerini bazen net, bazen yüzeysel yapıyor ancak ortaya bir tablo çıkıyor. Yazarı, çözümler için bazı öneriler de sunuyor:
- Erkek çocukları okula geç başlatmak,
- Erkek çocuklara ders veren daha fazla erkek öğretmen,
- Erkeklerin sağlık sektöründe daha fazla görev alması,
- Babalık kurumunun güçlendirilmesi,
- Babalığı destekleyen meslekler.
Sonuç olarak Amerikalı yazar sadece ülkesinde değil, Türkiye dahil olmak üzere bütün dünyayı ilgilendiren bir büyük meseleyi gündeme getirmiş. Aslında, bilimsel veriler ışığında; toplumsal cinsiyet eşitliğinin büyük bir “eşitsizliğin” kapısını araladığını ortaya koymuş.
Kitaptan bir alıntı ile bitireyim: “Post-feminist bir dünya için bütün toplumun yararına bir erkekliğe ihtiyacımız var.”