Ersin Çelik
Ersin Çelik Yeni Şafak Gazetesi

Siyasi hizalanma: ‘Duvar’ neden yıkıldı?

Dünyada ve coğrafyamızda tüm dengeler değişiyor. Trump’un başkanlık koltuğuna oturması ile başlayan süreci en başından doğru gözlemlemek gerek. Yeni kaoslar, savaşlar, iç karışıklıklar, birliklerden kopmalar, ihtilaflar ve tabii ki mecburi ittifaklar da kapıda. Çıplak gözle izlediğimiz dönüşümü medya üzerinden de okuyabiliriz. Bir süredir -Oksijen gazetesinin de seçerek yayımladığı- Amerikan medyasının Trump sonrası süreci mercek altına aldığı analizlere odaklandım. Fox News’in politik deneyimi

19 Mart 2025 | 0 okunma

Dünyada ve coğrafyamızda tüm dengeler değişiyor. Trump’un başkanlık koltuğuna oturması ile başlayan süreci en başından doğru gözlemlemek gerek. Yeni kaoslar, savaşlar, iç karışıklıklar, birliklerden kopmalar, ihtilaflar ve tabii ki mecburi ittifaklar da kapıda. Çıplak gözle izlediğimiz dönüşümü medya üzerinden de okuyabiliriz. Bir süredir -Oksijen gazetesinin de seçerek yayımladığı- Amerikan medyasının Trump sonrası süreci mercek altına aldığı analizlere odaklandım.

Fox News’in politik deneyimi yüksek sunucusu Dana Perino, Financial Times’da yayımlanan söyleşide, üç arkadaşının Trump kabinesinde yer alacak olmasını “ABD bir siyasi hizalanmanın içinde” sözleriyle yorumlamıştı.

Peki bu hizalanma nereye doğru oluyor? Amerika’da konvensiyonel ve yeni medya sektörlerinde son iki ayda yaşananlar sıradan haberlere dönüşse de birçok ülkenin iç kamuoyundaki taşları henüz yerinden oynatmadı.

Önce Amerika’daki gelişmelere göz atmalıyız. İlk durak CNN televizyonu. Beyaz Saray’da Trump yönetimini terleten sorularıyla tanınan CNN’in 20 yıllık sunucusu Jim Acosta, başkanlık koltuğunun “sahibi” değiştiği hafta kanaldan ayrıldı. Dünya medyasına yön veren CNN, Trump’ı eleştirmeleriyle bilinen gazetecileri kızağa çekerek yeni hizasına oturuyordu. Trump’un en belirgin özelliği, zihninin dilinde olmasıdır. Yine öyle yaptı ve Amerikan medyasının “deve dişlerinden” Jim Acosta’nın ayrılışını “iyi haber” olarak yorumladı.

Tasfiyeler tabii ki CNN ile sınırlı değil. Beyaz Saray’daki ilk günün yer kapma heyecanını hatırlayalım. “Siyaha hizalanma” canlı yayında, gözler önünde sahnelenmişti. Dünyaya nizam veren, insanlığı çekip çeviren patronların, yemin töreninde ip gibi dizildiği kareyi anımsayalım. Amazon’un kurucusu Jeff Bezos, Meta CEO’su Mark Zuckerberg, Apple CEO’su Tim Cook, Google CEO’su Sundar Pichai ve diğerleri... Trump’un teknolojik gölgesi Elon Musk’a hiç olmadıkları kadar yakın durarak biatlarını bildirmişlerdi.

The Guardian yazarı Rebecca Shaw o kare için “Mark Zuckerberg’in havalı olmak için çırpınması ve Donald Trump’a yaltaklanması tüylerimi ürpertiyor” demişti. Zuckerberg’in savrulması gerçekten de hayret vericiydi. Trump seçilir seçilmez, toplumun “cinsiyetsiz bırakıldığını” ve şirketlerin “daha fazla maskülen enerjiye” ihtiyacı olduğunu söyledi. Ardından da Meta’daki nefret söylemi ve bilgi teyidi kurallarını kaldırdı. Onarım terapisiyle terk ettiği cinsiyetine geri dönmüş de kendisini ispat etmeye çalışıyordu sanki. Yani Zuckerberg, hükmettiği 4 milyarlık sanal dünyada inşa ettiği LGBT ekosistemini elleriyle yıkıyordu.

Benzeri bir hizalanma performansını şu günlerde ABD’li milyarder Jeff Bezos gösteriyor. Sahibi olduğu Washington Post’ta, CNN’deki tasfiye ve sansür rüzgarları esiyor. Çünkü gazetenin yorum sayfalarında artık sadece “kişisel özgürlükler ve serbest piyasa” yazıları yayımlanacak ve karşı görüşlere kesinlikle yer verilmeyecek. Bunu da bizzat Bezos açıkladı ve yemin törenindeki hizasını bozmadığını şöyle ilan etti: “Bu önemli bir değişiklik, kolay olmayacak ve yüzde 100 kararlılık gerektirecek.

Amerikan medyasından benzeri çok fazla gelişmeyi daha da okuyacağız. Çok sayıda güçlü isim ya işsiz kalacak ya da Trump yandaşı olacaklar. Mevcut sermaye yapısı ve ilişkiler başka bir seçenek bırakmıyor. Yeni, bağımsız gazetecilik denemeleri göreceğiz elbette. Bu durumda Amerikalı gazetecileri kim fonlayacak? Fonlansalar bile Google’de olmaları gerekecek. Beyaz Saray’daki hizalanma fotoğrafına bakacak olursak pek mümkün değil. Çünkü o karedekiler şu günlerde yeni yayın ve kullanıcı politikaları ile Trump yönetimine tek tek konum bildirimi yapıyorlar.

Google demişken. Ülkemizdeki medya kurumlarını da ilgilendiriyor. Hatta bir gelişme oldu geçtiğimiz hafta. Google’nin tekelleşmesi yılların sorunuydu. Tüm gazeteler ve internet siteleri bu çarkın dişlileri arasında hızla öğütüldü. Ancak işler iyi giderken, herkes trafiğini, gelirini ve daha da önemlisi kamuoyu gücünü alırken şikayetçi olunmadı. Sesler çıkmadı. Yeni Şafak gibi devasa bir ekosistemin dijital medya yöneticisi olarak nasıl bir mağduriyete itildiğimizi ilk elden gözlemliyorum. Mevcut şartlar gazeteciliği ikinci plana itiyor. Tık avcılarını besliyor. Şimdilerde ise seo haberciliği kuyusuna atıldık. Google, yapay zeka savaşlarında geri kalmanın paniği ile algoritmalarını değiştirince haber siteleri çok sert etkilendi. Bakın bu aynı zamanda bir özeleştiridir: Aslında herkes kendi haber gücüne geri dönüyor.

Bu bağlamda, Duvar isimli site geçtiğimiz günlerde yayın hayatına son verdiğini ilan etti. Sitenin yöneticileri gerekçe olarak Google’ın algoritma değişikliğini gösterdi. Ancak ben bu kararın arkasında tek başına Google algoritması olduğunu düşünmüyorum. Yurt dışından alınan fonlar ve değişen siyasi konjonktür ülkemizde ilk olarak Duvar’ı yıkmış olabilir. ABD’deki düşünce kuruluşu ‘Center for American Progress’ 2020 yılında yayımladığı “Türkiye’nin Değişen Medya Ortamı” raporunda; Gazete Duvar, Medyascope, T24 ve Bianet sitelerinin Amerika tarafından fonlandığını ilan etmişti.

Trump yönetimin ilk işi de zaten, ABD’nin uluslararası yardım kuruluşu USAID’i kapatmak oldu. Haliyle bağlantılı fonlar da kesildi. Yeni anlayış, fonlanarak habercilik yapan diğer siteleri de etkileyecek ve haliyle Duvar benzeri kamufle edilmiş trajik sonlar kaçınılmaz olacak. Kaldı ki Duvar, son yerel seçimlerde Yeniden Refah Partisi’nin mitinglerini bile canlı yayımlayan bir medya organıyken bir sabah kepenk kapattıysa, memleketteki “siyasi hizalanmayı” da konuşmalıyız.

Duvar’ın, politik Kürt siyasetinin ana akım medyasına dönüştürüldüğü de örtülü bir gerçekti. PKK’ya “terör örgütü” diyemeyecek kadar hassas kodlanmış bir yayın politikası vardı. Tam da Abdullah Öcalan’ın PKK’yı silah bırakmaya çağırması ve ardından PYD’nin Suriye’de Şam yönetimine ilhak olmasının ertesi günü yayın hayatını sonlandırdı. O halde gelinen aşama için “Duvar’ın, Google’de çıkma ihtimali hayli azaldı” da diyebiliriz. O halde misyonu tükenen bir mecraya kim neden para aktarsın ki?

Sadece Duvar değil. Facebook’un Türk basınına tahakküm etmek üzere kurdurduğu ve düzenli olarak fonladığı ‘Teyit’ sitesinin de kaynakları kesildi. Hem politik, –en çok da LGBT yanlısı– “üstün gazetecilikleri” sona erdi hem de memleketin ombudsmanı olma güçleri ellerinden alındı. Haliyle, Zuckerberg’in yeni hizasının çok dışında kaldılar.

Amerika’daki iktidar değişikliği teknoloji devlerinin kurulu düzenlerini yıkarken ve beraberinde yeni zeminler, duruşlar inşa edilirken, güya insanlığa yön veren, güya kamusal yayıncılığın, özgürlüğün, eşitliğin, çok sesliliğinin zirvesinde olan küresel medyanın teslimiyeti de ortada. Böylesi bir denklemde virgülden sonrasında bile yeri bulamayacak, “bağımlı gazetecilerin” tüm bağlarının nasıl koptuğunu da göreceğiz.

Uzun bir yazı oldu fakat konuya daha sonra devam edeceğim. Şu aylarda bazı raporlar ortaya çıkacaktır. O vakit ülkemiz özelinde de geriye dönük derinlikli değerlendirmeler yapılabilir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Maskeler düşüyor: ‘Çaldıysa, Tayyip’i devirmek için çaldı’ 28 Mart 2025 | 940 Okunma ‘Maskeli gençler’: HTS kayıtları ne olacak? 26 Mart 2025 | 933 Okunma Siyasi savrulma: Guaido neydi, ne oldu? 22 Mart 2025 | 164 Okunma Siyasi hizalanma: ‘Duvar’ neden yıkıldı? 19 Mart 2025 | 206 Okunma “Artıklar” ve İsmail Kılıçarslan’ın unuttuğu kelime 12 Mart 2025 | 660 Okunma