Şebnem Bursalı ve İzmir'de görev yapan arkadaşlarımın
başına o saldırıda iyi ki bir şey gelmedi.
Aradan bir deli çıkabilirdi.
Şebnem efe kızıdır.
Arkadaşları da cesurdur.
Gözüpektirler.
Öyle kolay korkmazlar!
Ama her şey olabilirdi tabii.
Gazetecilik, algı çalışması yapmak için yalan yazmak değilse,
gazeteciliktir.
Aksi tetikçiliktir.
Görevi gazetecilerin haklarını korumak ve geliştirmek olan
cemiyetler de gazete ayrımı yapamaz!
Bu teoride böyle.
Pratikte bal gibi ayrımcılık yapılıyor.
Hürriyet binasının kapı camı çizildi diye TGC ve İGC kıyameti
kopardı.
DİSK'in seviyesiz temsilcisi Memiş'in Yeni Asır,
SABAH ve Yeni Şafak'ı buruşturup yere
atması 'duygusal eleştiri' sayıldı.
Bundan cesaret alan itler bir gün sonra asırlık çınarımıza
saldırdı.
Her iki cemiyet de 'kınamak(!)' için bunu beklemiş
olabilir!
Biraz da operasyon medyası Hürriyet'e bakalım.
Ankara'daki menfur saldırıyı PKK ve avanesi biliyordu.
Tıpkı Suruç'u bildikleri gibi.
Selahattin Demirtaş'ın foyası meydana çıkmak üzereydi…
İmdadına FETÖ ve Aydın Doğan yetişti.