Erdoğan'ın liderliği tartışılamaz.
Her seçimi kazanarak, AK Parti'yi 15 yıl iktidarda tutmayı başarmış
güçlü bir liderdir.
Bu kadar mı?
Hayır; cesareti de büyüktür.
O geceki duruşu da öyleydi.
Kızgındı, öfkeliydi…
Ama çok cesurdu.
Kızgındı, aradıklarını bulamadığı için.
Sinirliydi korkup saklananlara...
Ve öfkeliydi darbeye kalkışanlara…
Hem de büyük bir öfke duyuyordu.
Kalkışma akşamına kadar kendisine sıcak bakmayanları Erdoğan o
duruşuyla çok etkilemişti.
Ölüm uçuşu yapmış, İstanbul'a inmişti.
Ama nasıl?
Kaç yürek buna cesaret edebilirdi?
Şaka değildi olanlar.
Kılıçdaroğlu'nun ve Gülen'in dediği gibi tiyatro hiç değildi.
Cuntacıların elinde ağır silahlar ve bombardıman uçakları
vardı.
249 insanımızı böyle öldürdüler.
Ölüm ensesindeydi.
***
Cumhurbaşkanı ölümü göze aldığı bir yolculuğa çıkmıştı.
Yalnız değildi üstelik.
Yanında ailesi vardı.
Torunları da onunla birlikteydi.
Uçacağı rotayı uçakta belirlemişti.
Otel sahibinin "Benim hızlı bir yatım var. Buradan
sizi yakın adalara götürebilirim"teklifine Erdoğan
sert çıkmış, "Serkan, bak benim vatan topraklarında
ölmem varken, gidip gavur topraklarında esir hayatı yaşayamam"
demişti.
O akşam cuntanın eli silahlı adamları her yeri teslim
almıştı.
Yollar ve köprüler kesilmiş, ölüm kusan çelik kuşlar havada
cirit atıyordu.
Kaç yürek buna dayanabilirdi ki?
Erdoğan'ın İstanbul'a gitmek için çare aradığı saatlerde
ise Kemal Kılıçdaroğlu Ankara'dan İstanbul'a gitmeye
hazırlanıyordu.
Baykal başka bir yerde saklanmıştı.
CHP ve HDP'lilerin çoğu da.