Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhuriyet binası önünde 'özgürlük' ahkâmı kestiği dakikalarda postacı geldi.
Mahkeme celbini uzattı.
Davacıya baktım…
Kılıçdaroğlu ile eşiydi.
Tesadüfe bak!
İlahi bir şey olmuştu sanki.
Tam da CHP liderinin basın özgürlüğünden bahsettiği anda yaşadım bunu.
Çifte standardını gördüm...
Balonu hemen söndü işte.
Bu adam hep böyledir.
Özgürlükler onadır, kurşunlar da bize.
Canımız çıksa umurunda olmaz.
Ama konuşunca mangalda kül bırakmaz.
***
Sürekli çelişkili açıklama ve davranışları olan Kılıçdaroğlu'nun pişman olduğunu hiç görmedim.
Mahcup olduğunu da...
Yeri gelmişken değinelim…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, vesayet odakları ile darbe heveslilerine "Beyaz kefenimizi giyip yola çıktık" dediğinde, Kılıçdaroğlu da aşağı kalmamak için "Tankın önüne ilk ben yatarım" demişti.
Tabii palavra atmıştı.
Çünkü AK Parti hükümetine yönelik darbe girişimlerine destek vermişti.
Önce Gezi olaylarını, sonra da 17-25 Aralık darbe girişimini sahiplenmişti.
O kanlı gece ise dilini yutmuştu.
Bakırköy Belediye Başkanı'nın evinde sabaha kadar insanların helikopter ateşiyle vurulmasını izlemişti.
Başbakan olacağı için seviniyordu.