Türkiye’de bağımsız, tarafsız, dürüst, objektif, falan, filan vesaire türünden gazeteci sayılmanın ön koşulu CHP’li olmaktır. Altan Öymen öylesine tarafsız bir gazeteciydi ki saygınlığını CHP Genel Başkanlığı ile taçlandırdı.
Mete Akyol, İnönü’ye deyim yerindeyse aşıktı; İsmet Paşa’dan söz ederken içi titrerdi. Bu tarafsızlığı sayesinde Gazeteciler Cemiyeti’nin yaşam boyu onur ödülüne layık görüldü.
Mesela Oktay Ekşi. Basın konseyi adındaki illegal yapının başına oturmuş millete basın etiği dersi verir, beğenmediği yazı ve haberlere kınama falan yollardı. Çıkıp seçilmiş Başbakan için “analarını bile satarlar” diye yazabilecek kadar cüretkardı. CHP’den milletvekili oldu. Hürriyet’in tarafsız yayın yönetmeni Enis Berberoğlu ya da Cumhuriyet’in tarafsız yöneticileri Mustafa Balbay ile Utku Çakırözer gibi. Liste daha uzar gider. İşte bu “tarafsız”lardan biri de Faruk Bildirici. Bağımsız-tarafsız gibi görünüp kendisini medya hakemi-ombudsmanı diye sunmaya devam eden bu kişi de aynı ekolün son dönem temsilcilerinden. Zamanında Hürriyet’in Erdoğan için attığı “Muhtar bile olamaz” manşetini “gazetecilik açısından çok doğru bir yaklaşım” diye yorumlamış olması ne kadar tarafsız olduğunun en büyük ispatıydı zaten..