Köşesinden küfretmeyi yazarlık sayan Yılmaz Özdil, bir araba dolusu palavrayı arka arkaya dizdikten sonra garip bir şekilde meydan okumuş. “..Yüreğiniz yetiyorsa Suriyeliler için referandum yapalım..” demiş.. Temel insan hakkı referandum konusu yapılabilir mi, bunu meyhane masasındaki arkadaşlarıyla kendi başına tartışsın.. Hiç oralara girmeye niyetim yok.. Fakat merak ettiğim bu sahiplenip ötekileştirme motivasyonu.. Yo onlara kızıyor değilim.. Sadece merak ediyorum. Ne ara bu kadar sahiplendiler de başkalarına vize koyma hakkı elde ettiler diye.. Yılmaz Özdil’in anneannesi mübadelede Antep’e gelmiş bir Girit göçmeni.. Dedesi de Çerkes.. Eşinin anneannesi Makedonya göçmeni.. Kayınvalidesi 25 yıl Almanya’da göçmen olarak kaldı. Benim umurumda değil de.. ‘Hadi bunları sınır dışı edelim’ dediğinizde bir hatırlatan çıkar diye yazdım..
Özgürlüğün Elli Tonu
‘Karanlığın Elli Tonu’ filmi girdi vizyona bu hafta.. Birinci filmi, ‘Grinin Eli Tonu’nu izleyenler için, bu devam filmi türlü sürprizlere gebe. Beklenti ‘şiddet’li sevginin dozunu biraz daha artması. Ne bekliyorsunuz bu sefer Grey’in, Ana’yı ayağından tavana asmasını mı?.. Neyse içerik bilgisi verip sürprizinizi bozacak değilim.. Ama tıpkı bu filmde olduğu gibi uyarlamaların pek çoğunda, hikayeler çoktan yazılmış oluyor zaten.. Yani bu hafta vizyona giren filmin romanı Erika Leonard James tarafından üçleme olarak yazıldı ve 6 sene önce okundu bitirildi.. Yazarla o dönem, Türkiye’den İzzet Çapa bir mülakat yapmıştı.. Hatta mülakatın, ‘Audi’de yaşam’ başlıklı kısmını okurken gülmekten koltuktan düştüğümü hatırlıyorum.. Demem o ki, hani, ‘film çok tuttu, yönetmen de devamını çekti’ durumu yok anlayacağınız.. Bu hafta vizyona girdi diye size Karanlığın Elli Tonu’ndan söz etmeyeceğim.. Ama ‘Özgürlüğün Elli Tonu’nda Ana ve Grey’in evlendiği hatta bildiğin çoluk çocuğa karıştığını söylememde bir sakınca yok herhalde..