Televizyonlar FETÖ’ye söven adamlarla dolu..
Gazeteciler, akademisyenler, yazarlar, politikacılar..
Hangi kanalı açsam ağızlarını doldura doldura “Fethullahçı Terör Örgütü” diyorlar..
Öyle ki izlerken kendimden utanıyorum, ‘ben bu kadar inançla, içten sövemiyorum’ diye..
Yahu siz hangi ara FETÖ’ye karşı oldunuz, hele bir deyiverin de bilelim..
Bu bir emir mi yoksa gelmekte olanın geliyor olmasından duyulan kaygıyla verilmiş bir geç karar mı?..
En son terör örgütü elebaşı Fethullah’ın da “Ben bunların binde birini bile tanımam” deyip satmasıyla kafaya dank etme hali mi?
Yoksa haşhaşın tesiri geçince ortaya çıkan ‘ben ettim siz etmeyin’ psikolojisi mi?..
Eğer öyleyse söyleyelim, güneşin batıdan doğduğu günlerdeyiz. Dolayısıyla tövbe kapısı kapandı..
Yok eğer FETÖ’nün yeni bir gizlenin emri ise artık bu alçakça numaralarınızı yemeyecek kadar bilinçlendik..
FETÖ’cüler ve onlara kefil olanlar
Kamuda ciddi bir FETÖ’cü tasfiyesi olduğunu görüyoruz..
En başından bu yana yapılması gereken tasfiyelerin bugüne kalmış olmasına şaşırarak..
Daha yeni, Fethullah Gülen’in emekli maaşının kesildiği açıklandı..
Bu vesileyle öğrendik ki, Gülen emekli maaşı alıyormuş..
O halde özellikle 17 Aralık darbe süreci sonrası çalışma bakanlığı yapmış olan isimlerin, bu kamuoyuna birşey izah etmesi gerekmez mi?..
Mesela Cumhurbaşkanı’nın Başyaveri ve birçok yaver hain çıktı..
Peki o yaverleri, o kadroya refere eden her kimse, onun bulunup “Nasıl oldu da bu haine kefil oldun?” diye sorulması gerekmiyor mu?..
Bir takım bakanlıklardan onlarca kişi FETÖ’cü diye tasfiye edildi..
Onları oraya dolduranlardan da hesap soruluyor mu?..
Bakanlığında en yakın çalışma arkadaşları paralel yapı mensubu olan bir bakana,
“arkadaş sana nasıl pazarladılar bu insanları?” diye sormayacak mıyız?.
Bakın bir örnek size..
Yönetimi 17 Aralık sonrası TMSF’ye devredilen eski FETÖ’cü şirketlerden Işık Sigorta’nın genel müdürlüğüne FETÖ üyesi bir ismin getirildiğini, bu köşede yazdım..