Terör saldırısının yaşandığı o ilk dakikadan itibaren “güvenlik zafiyeti” tartışmaları başladı.. Şunu söylediler; “Biz belimizde kemerle bile giremiyoruz havaalanına, adam bombalarla nasıl girmiş?”
Bu saçma sapan iddiayı anlı şanlı programlarda altına stratejist falan yazan adamlar da dillendirdiler..
Aklın tatile çıktığı analizler..
Acaba şöyle bir güvenlik sistemi mi düşlüyor bu zeki arkadaşlar; Beline patlamaya hazır bomba düzeneği sarmış, elinde kaleşnikof tüfek olan bir adam, duyarlı kapıdan geçiyor.. Kapıdaki görevli, ‘lütfen elinizdeki tüfeği bırakın ve bir daha geçin’ diye uyarıyor... Böylece kemerle bile geçemediğimiz kapıdan elbette kaleşnikof tüfekle de geçememiş oluyoruz..
Bak zeki çocuk..
Dersen ki; ‘istihbarat zaafı vardır’, bunu oturur konuşuruz..
Nasıl gelmişler İstanbul’a, nasıl ev tutmuşlar, silah edinmişler vesaire..
Bu nasıl oldu da istihbaratın bilgisinden kaçtı bunu sorgulayalım..
Ben de sorgulayayım..
Ama Havaalanı ilk check noktasında, görür görmez müdahale edilmiş üç terörist için,
“güvenlik zafiyeti” suçlaması, çok insafsızca ve haksızca..
Gelelim havaalanının güvenliği meselesine..
Deniyor ki, havaalanındaki kontroller yeterli değil..
Acaba, kontroller en dışarıdan,
“DHMİ” tabelasının bulunduğu dış nizamiyeden başlasın mı isteniyor acaba?..