Annesine yazdığı mektubu gözyaşları içinde okuduğum PKK’lı Zehra, Nusaybin’de teslim olanlar arasındaymış..
Hatta “ateş etmezseniz diğer arkadaşlarım da teslim olacak” diyerek, grubu toparlayan da oymuş meğer..
Mektubunu okuduğumda, yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyordum..
Bu kadar pişmanlığın sonunda bir daha annesine sarılamayacağı gerçeği, PKK’nın, hakkını savunduğunu söylediği Kürt halkına, nasıl zulmettiğinin en açık göstergesiydi benim için..
Yaşadığını, annesine sarıldığını, babasının onu affettiğini görünce, nedamet yüklü mektubunu okuduğum zamanki kadar heyecanlandım..
Dediler ki bana;
“...
acele etme..
Neticede bu kız bir terörist..
Evet o sonunda annesine sarılabildi..
Ama onun silahından çıkan mermilerle vatan evlâtları şehit oldu..
Onların annesi şimdi soğuk bir mezar taşına sarılıyor ‘oğlum’ diye.
...”
Yanlış mı bu bakış açısı?.
Değil..
Ama şunu da unutmamak lazım..
Terör örgütünün şehit ettiği yavrular, şüphesiz bizim evlâtlarımız..
Her biri benim oğlum, kardeşim..
İşin bu tarafına yoğunlaşırken, kaçırılan, kandırılan, alıkonulan, ailelerinden koparılıp eline silah verilen çocukları kurtarmanın da, devletin vazifesi olduğunu unutmamak lazım..
MHP’nin iki yolu
MHP’de kongre süreci artık resmen başladı..
Bir kaç gün öncesine kadar sorsaydınız, farklı bir değerlendirme yapardım..