BİR: Kurallarım yok. Klasiği de seviyorum, en marjinali
de...
* * *
İKİ: Marka seviyorum ama tutkum yok. John Varvatos, Tom Ford da
giyiyorum, Mudo, Mavi, Zara, Koton, Damat, Kiğılı da...
* * *
ÜÇ: Pahalı giymeye de, ucuz giymeye de utanmıyorum.
* * *
DÖRT: Yenilikçiyim. Öncüyüm. Kâşifim. Yeni olanı ilk ben giyeyim
duygum var.
* * *
BEŞ: Fashion’ı bir sanat ve hayatı yaşama biçimi olarak kabul
ediyorum. Takip ediyorum. Anlamlandırmaya çalışıyorum.
* * *
ALTI: Kendimi roman kahramanı olarak görüyorum. Ona uygun
davranıyor, ona uygun giyiniyorum.
* * *
YEDİ: Çetin Altan’ın kuralını uyguluyorum. Her sabah kendimi, bir
kadın jürisinin önünde podyuma çıkacak şekilde hazırlıyorum.
* * *
SEKİZ: Spor yapıyorum. Her sabah çırılçıplak aynaya bakıyorum.
Gövdemin çizgisini korumaya çalışıyorum. Bir kilo aldıysam hemen
vermeye çalışıyorum.
* * *
DOKUZ: Dozu iyi ayarlanmış “narsist” ruh halimi kilom gibi korumaya
çalışıyorum.
* * *
ON: Alkışlanmayı, alkışlamayı, şımartılmayı, şımartmayı seviyorum.
Hayatımın her alanında bunları yapmaya çalışıyorum.
ENİSÇİĞİM BÖYLE MONŞER GİBİ DURDUĞUMA BAKMA BEN DE SOKAKTA
BÜYÜDÜM
HÜRRİYET’in benden sonraki genel yayın yönetmeni Enis Berberoğlu
çok rahat okunan, çok da ilginç bir kitap yazdı.
Adı da ilginç:
“Çöp Adamın Gayri Resmi Tarih Tanıklığı...”
Kitapta, “Ertuğrul Özkök’le farkımız, benim sokak çocuğu olmamdır”
diyor.
İşte orada itirazım var.
Enisçiğim sen İstanbul, Kadıköy’ün Moda semtinde doğdun. Ben de
İzmir’in Kahramanlar semtinde.
Tabiatıyla her kenar mahalle çocuğu gibi ben de sokakta büyüdüm
yahu...