DÜN, tartışmasız biçimde en güzel yazıyı Hürriyet'te Gülse
Birsel yazdı...
Hepimizin gözü önünde olup biten güzel bir olayı harikulade bir
şekilde özetledi...
-Cumhurbaşkanı Erdoğan çok güzel bir jest yaptı...
Nobel kazanmış bir bilim insanını, Stockholm’e özel temsilci
gönderip Ankara’ya davet etti...
-Aziz Sancar Hoca çok güzel bir şey yaptı.
“Seçilmiş Cumhurbaşkanı, devletimin en üst mevkisindeki yönetici
davet etti” deyip programını bozdu ve Ankara’ya geldi.
-Cumhurbaşkanı bir güzel jest daha yaptı. Üniversitelerin, bilim
kuruluşlarının temsilcileri ile birlikte ona yemek verdi.
-Aziz Sancar Hoca, çok güzel bir jest yaptı. Aldığı madalyayı,
Genelkurmay Başkanlığı’na bıraktı.
Anıtkabir’e Atatürk’ün huzuruna çıktı ve O’na ve Cumhuriyet’e olan
minnetini en açık şekilde dile getirdi.
Demek ki bu ülkede, bütün trolleşmeye, bütün nankörlüklere rağmen
hâlâ herkesin hakkını vermek, kimseye haksızlık etmeden, bildiğimiz
yoldan yürümek, geçmişi karalamadan, geleceğe bakabilmek, “Her şeyi
ben yaptım” demeden, yaptıklarını takdir ettirmek de
mümkünmüş...
Bayanlar ve baylar...
15 Aralık 2015 günü Türkiye tarihinde çok önemli bir gündü...
Nobel kazanmış bir bilim insanımız, hepimizi etrafında toplayıp
herkesin hakkını herkese adilce paylaştırarak, hepimize büyük bir
umut verdi...
Ben de herkesin hakkını vererek bu güzelliğe katılıyorum.
Bu olayı en güzel Gülse Birsel yazdı...
Bu güzel günü en iyi özetleyen gazete de tartışmasız şekilde
Posta’ydı...
Anıtkabir’de Atatürk’ün huzurunda Fatiha okuyan bir bilim
insanı...
Ve altında harika bir manşet...
Cumhuriyet duası...
Cumhuriyet ve dua...
Laiklik ve inanç...
Yan yana gelebilir mi... Araya gerçek manada bir insanlık ve hakiki
bir demokrasi sokarsanız...
Harikulade bir şey oluyor...