GENEL yayın yönetmenliğinden ayrıldığım gün, yazıişlerinde
arkadaşlarıma yaptığım konuşmayı şu cümleyle bitirmiştim:
“That was a good life...”
“Güzel bir hayattı” demiştim...
Hayran olduğum bir genel yayın yönetmeninden almıştım bu
cümleyi.
Washington Post’un genel yayın yönetmeni Ben Bradlee’den...
* * *
Öylesine söylemiştim o gün...
Belki de hayatım boyunca yakamı bırakmayan o mesleki tutkudan
dolayıydı...
“Akılda kalacak bir cümle bulma merakından...”
Şimdi nehrin kenarındayım ve bu cümleyi düşünmek için fazlasıyla
zamanım var...
Ve hepimize soruyorum.
Bir hayatı güzel yapan şey nedir...
* * *
İnsanlara “Hayatınızın en büyük amacı nedir” sorusu sorulduğunda
alınan cevap şu oluyormuş:
Yüzde 70’i, “İyi para kazanmaktır...”
Yüzde 50’si ise “Şöhretli olmaktır...”
Ben buna “iktidar” kelimesini de ekliyorum.
Çünkü 20 yıl boyunca bana ısrarla, Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni
olmanın verdiği “güç duygusu”nu sordular...
Kahramanlar semtinden geldim... 45 yaşımdan sonra iyi para
kazandım...
Şöhret derseniz, ona da sahip oldum...
Ama “iktidar” duygusu derseniz... Öyle bir duyguyu fazla
yaşamadım.
* * *
Kısaca, insanların yüzde 80’inin, “Hayatınızın en büyük amacı nedir” sorusuna verdikleri cevapta söylediklerini gerçekleştirdim.
* * *
Şimdi 5 yıl sonra, aynı soruyu soruyorum.
Bir hayatı güzel yapan şey nedir... Bu soruyu, dünyanın en önemli
üniversitelerinden biri sormuş...
Aldığı cevap, 2 Ocak 2010 günü, Hürriyet Genel Yayın
Yönetmenliği’ni bıraktığım gün söylediğim o cümlenin manasını bana
çok güzel anlattı.