BU fotoğraf, 3 hafta önce Suriye'nin başkenti Şam'da çekildi...
Fotoğrafı çeken, Batılı bir gazetenin fotoğrafçısı...
Çekildiği yer, “Emevi Camisi”...
Bundan tam 4 yıl önce, 5 Eylül 2012 günü, Ankara bu cami ile ilgili şöyle diyordu:
“İnşallah biz en kısa zamanda Şam’a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız.
O gün de yakın. İnşallah Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi’nde namazımızı da kılacağız.”
Maalesef işler öyle gitmedi...
Hürriyet
Önceki gün itibariyle Şam’ın Emevi Camisi’ndeki durum bu fotoğraftaki gibiydi.
Esad hâlâ koltuğunda oturuyordu ve rejime bağlı gençler Emevi Camisi’nin önünde böyle oturuyorlardı.
Bize çok daha yakın Halep’te ise durum artık tamamen değişmişti.
Rejim kuvvetleri, şehrin muhaliflerin elindeki bölgesini tamamen ele geçirmek için son taarruzu başlatmış ve 30 kilometrekarelik bir yeri daha almıştı.
TRT World dünkü yayınlarında, muhaliflere dayanarak “Halep bu savaşın sonu değil” mesajını veriyordu.
Ama biz Türkler bilelim ki, hem Suriye’ye, hem bize, hem dünyaya, hem İslam âlemine çok büyük zararlar veren bu savaş artık sona doğru gitmektedir.
Halep’in o küçük bölgesi, bugün muhalifler denilen kesimin elindeki son “kentsel bölgedir”...
Ve Türk halkına hâlâ söylenmeyen gerçek de şudur:
Bugün Suriye nüfusunun yüzde 75’inden fazla bölümü, Esad’ın kontrolündeki bölgede yaşamaktadır.
Emevi Camisi’ndeki bu fotoğraf, Ahmet Davutoğlu’nun “Büyük Osmanlı hayalinin” çöküşüdür.
Ve bilelim ki bu hayal Türkiye’ye çok pahalıya patlamıştır.
Bundan sonra yapmamız gereken tek şey, daha fazla insani dramın yaşanmamasına katkıda bulunacak bir politikadır.
KENDİNİZİ BU KÜRT AİLENİN YERİNE KOYUN VE DÜŞÜNÜN
SELAHATTİN Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş o geceyi anlatıyor:
“Gece saat 01.20’de komşuların telefonu ile uyandık. Eşimi uyandırdım, ‘Polisler geldi’ dedim.”
Devam ediyor:
“Kapı zili çalındı. ‘Kim o’ dedim. ‘Tebligat iletmeye geldik’ dediler...”
Sayın AKP’liler, Sayın CHP’liler, Sayın MHP’liler.
Muhafazakârlar, sekülerler, milliyetçiler, liberaller...
Lütfen elinizi vicdanınıza koyun. Bir soluk alın...
Bir dakika için, kendinizi o insanların yerine koymaya çalışın.
Kürt siyasetçisisiniz...
Geçmişinizde, hafıza kartlarınızda Musa Anter olayları var...
Resmi, gayriresmi bütün tarihlerinizde, bir gece evinden alınıp götürülüp de hiç geri gelmeyenler var...