1969 yılı... Anlatacağım olay, o yılki seçimlere az kala
geçiyor.
CHP milletvekili Ali İhsan Göğüş, o akşam Seçim Kurulu’na verilmesi
gereken aday listesini Pembe Köşk’e götürüp rahmetli İsmet İnönü’ye
sunuyor.
Yanında iki de gazeteci var.
İnönü listeleri incelerken, gazeteci odadaki bir tabelaya takılıyor.
Paşa’nın mütevazı yatağının başucundaki tabelada “Allah’ın dediği olur” yazılı...
Gazetecilik dürtüsüyle yanında bulunan foto muhabiri Hüseyin Ezer’e göz ediyor. “Paşa’yı şu tabelanın altında çekiversene” diyor.
Bu fotoğraf ertesi gün Milliyet gazetesinde yayınlanıyor.
Daha sabah saatlerinde İnönü iki gazeteciyi Köşk’e çağırıyor ve “Sizin ne hakkınız var mahremiyetimi açıklamaya? Benim iç dünyamı ortaya sermeye?” diye azarlıyor.
Başları önlerinde çıkarlarken, İnönü’nün kızı Özden Toker de şunu söylüyor:
“Bizim evdeki büyük masada memleket meselesi de konuşulurdu, iftar sofrası da kurulurdu. Evde namaz da kılınırdı. Ama bunların hiçbirinden söz edilmezdi.”
Hürriyet
Bu hatırayı Can Dündar’ın bir yazısından aldım.
O gün İnönü’nün evine giden gazeteci Mete Akyol’du...
Gazeteci büyüğümüz Mete Akyol’u dün kaybettik.
81 yaşındaydı.
Ondan bize kalan son fotoğraf, 11 ay önce, 2 Aralık 2015 günü çekilmişti.
Can Dündar’ın tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nin önünde ‘demokrasi nöbeti’ tutuyordu.
O gün şöyle demişti:
“Herkesin bir görüşü vardır ona göre değerlendirirsiniz. Yapabileceğimiz en somut davranış budur. Yoksa ben onu sevmiyorum deyip onu içeri atmak değildir.”
Güle güle sevgili büyüğümüz...
Bu cümlenizi hep hatırlatacağız...
DİKKAT, HEPİMİZ YİNE O AYNI TUZAĞA DÜŞÜYORUZ
Hayatı boyunca darbelerle ve darbecilerle mücadele etmiş bir Nazlı
Ilıcak’tan darbeci çıkaramazsınız...