Koç Holding’in eski CEO’su Can Kıraç geçen pazar günü, Fransa’nın Nice şehrinde yakın dostları ile 90’ıncı yaşını kutladı.
Bu yaşı için hatıralarını da 2 ciltlik kitaplar halinde yayınladı.
Harika ve çok basit, ama çok samimi bir dille yazılmış.
***
Bir İzmirli olarak çok keyifle okudum.
Orada İzmir’in efsane Belediye Başkanı Osman Kibar’a ait çok ilginç bir hatırasını anlatıyor.
***
Vehbi Koç onu, grubun Egemak şirketinin müdürü olarak İzmir’e gönderir ve 12 yıl orada kalır.
Bir gün, Ege Sanayi Odası Başkanı Osman Kibar’ı ziyarete gider.
Randevusu saat 14.00’tedir.
Özel Kalem Müdürü onu makam odasına alır ve “Başkanım birkaç dakika beklemenizi rica ettiler” der.
***
Can Kıraç ona söyleyeceklerini düşünürken birden yandaki kapı açılır ve Osman Kibar hışımla içeriden çıkar.
Elinde beyaz bir mendil vardır ve bunu dudağına bastırırken özel kalem müdürüne “Bana birkaç buz getir” diye talimat verir.
Sonra, şaşkınlıkla kendisine bakan Can Kıraç’a döner şunu söyler:
“Sen daha gençsin, kızları öperken dudaklarını korumayı sakın unutma...”
İzmir, Can Kıraç’a böyle merhaba demiştir.
***
Ben İzmir’de onun “Asfalt Osman” olarak yaptıklarını çok iyi biliyorum.
Büyük insandı. Neşeli insandı. Yapıcı insandı. İzmir’e çok büyük hizmetleri olmuştu.
Böyle şaşırtıcı harika bir karakterdi aynı zamanda.
Tam İzmirli yani...
KOÇ’UN EFSANE CEO’SU
Can Kıraç 41 yıl boyunca Koç Grubu’nun çeşitli şirketlerinde görev yaptı ve sonunda İcra Kurulu Başkanlığından emekli oldu.
Babası, Atütürk Orman Çiftliği’nde çalışan ziraat mühendisi Ali Numan Kıraç’tı. Can Kıraç’a adını Atatürk vermişti.
Can Kıraç, İzmir’de Egemak’ın müdürü olduktan sonra Vehbi Koç bir akşam onun evine yemeğe gelir.
Vehbi Koç bu tür davetlere çok önem verirmiş. Çünkü yöneticilerini ve eşlerini daha iyi tanıma fırsatı olarak görürmüş.
Harika bir yemek olmuş.
Yemeğin sonunda Vehbi Bey, çok memnun kaldığını belirterek, eşine “İnci Hanım senin yemeklerin de çok hoşuma gitti, yorulmuşsundur, eline sağlık” demiş.
İnci Kıraç ise “Yemeklerin bir kısmını da Can yaptı, benim için yorgunluk olmadı” deyince Vehbi Bey’in ifadesi birden değişmiş, alt dudağı hafifçe aşağı sarkmış.
“İnci Hanım sen sen ol kocanı bir daha mutfağa sokma. Ben onun bütün zamanını işine vermesini, yani bana ayırmasını istiyorum. Yemek yapmasını bilmiyorsan söyle kocana bir aşçı tutsun” demiş.
Ama ikisinin de üzüldüğünü görünce gönlüllerini almak için “Can Bey’in maaşını arttıracağım, bir aşçı tutarsınız” demiş.
Yıllar iş anlayışını da değiştiriyor.
Günümüzde yemek yapmak yöneticiler ve patronlar için, işteki performansı da arttıran bir hobi olarak kabul ediliyor.
BİR PATRON BEĞENDİĞİ İLK KIZLA NASIL TANIŞIR
Can Kıraç Galatasaray Lisesi’nde okumaktadır.
Genç bir erkek olarak en büyük hayali Dame de Sion’un kızları ile tanışmaktır.
Dame De Sion’un kız öğrencileri olgunluk sınavı için Galatasaray Lisesi’ne geldiklerinde, Can Kıraç onlardan birine ilgi duyar yanına gider “Sizinle arkadaş olabilir miyiz” der.
Kızın cevabı şudur:
“Ben sizi ilginç bulmuyorum, onun için arkadaş olamayız, hiç kendini oyalama...”
Kıraç’ın bir kızla tanışma arzusu böyle bir hüsranla biter.
Yıllar sonra o kızla İzmir’de karşılaşır.
Adı Nurten’dir ve ilginç bulduğu bir erkekle evlenmiştir.
İzmir’in en tanınmış işadamlarından biri olan Dündar Soyer’le evlenmiştir.
Hızlı bir Atatürkçüdür...
1951 yılında Koç Grubu’nda çalışırken CHP Çankaya ilçe örgütüne başvurup parti üyesi olur.
İstanbul’daki gençlerin çıkardığı “İnkılap ve Gençlik” dergisine de üç yazı yazar.
Başlıkları şöyledir:
“Hatalı Yol”, “Nereye Gidiyoruz” ve “Baba Nesline İkaz.”
Demokrat Parti iktidarı, hakkında “Memleketin emniyetini tehlikeye sokmaktan” dava açar.
Bunu duyan Vehbi Koç onu odasına çağırır.
“Daha yeni başlamışken işimi kaybedeceğim” korkusuyla odasına gider.
Nefes nefesedir.
Vehbi Bey, “Yahu sen genç adamsın 50 adımlık yoldan böyle mi gelinir, otur şuraya” der ve devam eder:
“Şimdi yazdıklarını bana yüksek sesle ve tane tane okuyacaksın.”
Korkuyla okur.
Vehbi Bey’in cevabı:
“Bravo, sen müthiş adamsın yahu. Bu yazının altına ben bile imza atarım. Beraatını sağlayacak hukuki yollar bulmalıyız.”
Vehbi Bey işte bu insandır.
Ve onun bu duruşu, bugün hâlâ Koç ailesinin geleneği olarak devam etmektedir.
PATRON YÖNETİCİYE SEVGİLİ İZNİ VERİR Mİ
1950’li yılların başı.
Can Kıraç ileride eşi olacak İnci ile tanışmıştır.
Çarşamba ve cuma günleri saat 16.00’da işten kırar ve doğru Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin önüne gidip sevgilisi ile buluşur.
Ancak o sıradaki patron Bernard Nahum olayın farkındadır ve o günler o saatlerde merdivenin başından “Can Bey hemen bana gel” diye bağırırmış.
Orada olmadığını görünce de “Bu adam nereye gidiyor, bulun ve hemen getirin” dermiş.
Sonunda arkadaşları durumu anlatmışlar.
Patronun cevabı şu:
“Can’a söyle buluşmayı iki günden bire indirsin. O gün iki saat kaybolsun.”
İyi patronlar, güzel çözümler bulurlar...
PATRONDAN ASİSTANA
KIZIM, SAKIN KARIMA BİLMİYORUM DEME
Eskiden sekreter denirdi. Şimdi asistan deniyor.
Can Kıraç tecrübelerine dayanarak bugünün asistanlarına “Aman dikkat” diyerek tavsiyelerini anlatıyor:
***
- Aman ha, Telefonla arayan eşime ‘Patronun nereye gittiğini bilmiyorum’ deme, aile saadetime gölge düşürürsün.
***
- Aman ha, Sabahları beni arayana ‘Saat 10’dan önce işe gelmez’ deme, tembelliğimi herkese yayarsın.”
***
- Aman ha, ‘Mahrem yazıları postayla göndermek yerine faksla gönderme, hem kendini hem beni küçük düşürürsün.’
***
- Aman ha, “Telefonla arayan kişilere ‘Patronum bir haftadır toplantıda’ deme, Guiness Rekorlar kitabına girmemize yol açarsın.
CAN KIRAÇ’A GÖRE İYİ BİR ASİSTAN NELERE KADİRDİR
- İş raporlarımıza kişilik katar.
***
- Cümleleri yerli yerinde kullanarak fikirlerimize tercüman olur.
***
- Telefonla arayanlara karşı tele-kalkan olur.
***
- Randevusuz gelen ziyanetçileri atlatmak konusunda yaratıcıdır.
***
- Yüzlerce telefon numarası ve ismi ezbere bilir.
***
- Çalışma odalarının düzenini sağlar.
GÜZELLİK KRALİÇESİ İÇİN MERASİM YÜRÜYÜŞÜ
1952 yılı...
Can Kıraç İzmir Gaziemir Ulaştırma Okulu’nda yedek subay bölüğündedir.
O yıl Günseli Başar Avrupa Güzeli seçilince buna çok sevinir.
Bunu kutlamak için başçavuşu olduğu yedek subay bölüğünü merasim yürüyüşüne çıkarır.
Okul komutanı, bunu askerlik disiplinine uymayan bir davranış olarak görür ve ona bir hafta katıksız hapis cezası verir. Bu olaydan dolayı adı “Çapkın başçavuş”a çıkar.
Kitabın sonundaki çok sayıda fotoğraftan biri dikkatimi çekti. Can ve İnan kardeşlerin küçüklüğüna ait bir fotoğraftı.
Ancak daha sonra Vehbi Koç’un kızı Suna Kıraç’la evlenen ve Koç Grubu’nda uzun yıllar en üst düzey yönetici olarak görev yapan İnan Kıraç’ın üzerinde kız çocuğu elbisesi vardı.
Açıp Can Kıraç’a sordum.
“Annem kız çocuğu istiyordu. Erkek olunca onu kız gibi giydirdi“ dedi. Aradan yıllar geçti. Bugünse Can Kıraç saçlarını uzattı. Hatta atkuyruğu yaptı. Böylece annenin hatırası tamamlanmış oldu.
***
Can Kıraç: “Eldivensiz Adam” ve “Antika Adam”, Haz. Mehmet Gündem, Alfa Yay. 2017